İsrail'e karşı soykırım davasında Uluslararası Adalet Divanı (UAD) dün ihtiyati tedbir kararı aldı.
UAD, İsrail aleyhine ileri sürülen iddiaların makul seviyede ispatlandığı değerlendirmesiyle davanın esastan görülmesine de karar verdi.
İhtiyati tedbir çerçevesinde ise esasen İsrail askerlerinin Gazze'de sivillere ve sivil yerleşim yerlerine yönelik saldırılarının derhal durdurulmasını ve İsrail'in etkin adımlar atarak insani yardımların ulaşmasını sağlamasını istedi. Ayrıca İsrail, alınan kararları sahada uyguladığına dair 1 ay içinde UAD'ye rapor sunmak zorunda. Böylece Lahey'de İsrail ve onun Gazze'deki katliamlarına koşulsuz destek veren Batı ülkeleri için yeni bir sınav dönemi başladı.
***
Malum, uluslararası mahkemelerin kararlarının bağlayıcılığı ve bunların uygulanması her zaman önemli tartışmalardan biri oldu.
Divan kararlarının uygulanmasında, UAD Statüsü madde 94/2 gereğince BM Güvenlik Konseyi yetkili.
Buna göre uyuşmazlığın taraflarından biri, Divan'ın vermiş olduğu karara göre üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmezse, diğer taraf Güvenlik Konseyi'ne başvurabilir. Konsey de gerekli görürse, hükmün yerine getirilmesi için tavsiyelerde bulunabilir ya da alınacak önlemleri kararlaştırabilir.
İşte meselenin püf noktası burada.
UAD'nin verdiği geçici tedbir kararı hukuken bağlayıcı. Ancak devletlerin buna uymadığını biliyoruz.
2022 yılında Ukrayna'nın Rusya'ya karşı açtığı soykırım davasında Divan, Rusya'nın, davada nihai karar verilinceye kadar, Ukrayna topraklarında başlattığı askeri operasyonlara ara vermesini emretti.
Rusya ise bu kararı görmezden gelerek saldırılarına devam etti.
İsrail'in de bu şekilde davranacağı açık.
Hatırlayalım, İsrail Güvenlik Konseyi'nin aldığı kararlara bile uymayan bir ülke.
***
Peki mesele Güvenlik Konseyi'ne giderse ne olur?
UAD'nin tamamen olmasa da büyük oranda durdurulmasını istediği İsrail saldırılarına en güçlü desteği ABD veriyor.
Washington'un İsrail için veto yetkisini kullanacağını önceki kalıcı ateşkes kararlarını veto etmesinden biliyoruz.
Hatta ABD'nin kendi geçmişi de bu konuda sorunlu.
27 Haziran 1986'da UAD, Nikaragua davasında ABD'yi terör örgütleriyle işbirliği yapmaktan, militanlarını eğitmekten ve finanse etmekten mahkûm etmişti.
ABD, Güvenlik Konseyi'ndeki veto yetkisini kullanarak UAD kararını uygulamamıştı. Bu şartlarda Güvenlik Konseyi'nde İsrail aleyhine karar çıkması ya da geçici tedbir kararlarını uygulatacak bir irade oluşması beklenmiyor.
Buna rağmen elbette İsrail'in UAD'de soykırım suçuyla yargılanması başlı başına önemli. Kuruluşunu soykırıma uğramakla meşrulaştıran İsrail için yeni bir dönem başlıyor.
Tel Aviv artık soykırım sermayesini kullanamayacak. Aksine BM kuruluşlarının belgelerinin gösterdiği üzere "tarihin en canlı yayın soykırımını" yapmakla suçlanacak. Böylece uluslararası kamuoyunun Tel Aviv üzerindeki ahlaki baskısı artacak.
***
İsrail ise ABD açık baskı uygulamadıkça bildiğinden geri dönmeyecek.
Şimdi asıl imtihan, dünyaya insan hakları ve demokrasi dersi veren Batı ülkelerinin önünde duruyor. Rusya ve Çin'in bu değerlerle ilgili bir iddiası yok. Ancak UAD'nin kararına rağmen Gazze'deki İsrail katliamlarını durdurmayan ve insani yardım müdahalesinde bulunmayan Batı, yeni bir krize sürüklenecek.
Lahey kararı tüm insanlığa ve Batı'ya katliamlar karşısında suskun kalamayacaklarını haykırıyor. Bu haykırışa kulak tıkayan İslam dünyası da benzer sorgulamalara muhatap.
Özetle, soykırım davasında Lahey üzerine düşeni yaptı. Sıra, Gazze'de kalıcı ateşkes ve insani yardım için uluslararası seferberlikte.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Burhanettin Duran | Lahey'de İsrail ve Batı için yeni bir dönem başladı