Osmanlı'nın Meclis-i Mebusan üyesi... Kurtuluş Savaşı'nın Galip Hoca'sı... Cumhuriyet dönemi İktisat Vekili... Kırmızı-yeşil istiklal madalyası sahibi... Atatürk'ün son Başbakanı... Üçüncü Cumhurbaşkanı.
27 Mayıs 1960... Darbe... "Vatana ihanetle" yargılandı.
İdama mahkûm edildi.
Yaşı nedeniyle cezası müebbet hapse çevrildi.
Kayseri Cezaevi'ne gönderildi.
Cezaevinde tuttuğu günlük, senaryo haline getirilse... Dizi filmi yapılsa, reyting rekoru kırar... Sinema filmi olsa, gişe rekoru.
***
Dua... Ve gözyaşı
Adnan Menderes'in idamının yıldönümü... 17 Eylül 1962... Bayar'ın günlüğü:
Bugün... 17 Eylül, matemimizin sonu.
İdare, din adamı vermeye razı olmadı.
Biz kendi kendimize bir araya geldik.
Kerbela şehitleri ile Yassıada şehit ve mağdurlarının birbirine karışan ruhlarını ta'ziz ettik... Ağlayarak... Dua ederek.
İçimizde ne kadar güzel sesli Kur'an ve mevlit okuyan idareci varmış... Bu vesile ile öğrendik.
***
Cezaevinde bir ziyaretçi... Hacı Ömer Ağa
Cezaevine aile mensupları dışında ziyaretçi yasak.
Hacı Ömer Ağa (Sabancı) cezaevi müdüründen izin alabilmiş... Bayar'ı ziyaret ediyor... 21 Nisan 1962.
Bir kutu şeker... Sohbet... Sonra veda.
Hacı Ömer Ağa, şeker kutusunun üzerine bir zarf bırakıp hızla gidiyor.
Bayar zarfı açıyor... 2 bin 500 lira.
Cezaevinde, Yassıada mahkûmu Kayseri milletvekilleri de var... Bayar onlara soruyor:
- Bu ne manaya geliyor?
- Efendim... Âdettendir... Mahkûma para bırakılır.
Bayar parayı arkadaşlarına verir:
- Tahliye olup da evine dönecek otobüs parası olmayanlara verirsiniz.
***
Mektup
Celal Bayar Yassıada'da iken... Fatma Şahinde Arslan adlı bir kadın, Bayar'a mektup yazar.
"Sizi takdir ediyorum" diyen... Bayar'a sevgi, saygı sunan bir mektup.
Mektup... Bayar'a verilmez.
Ve... Fatma Şahinde Arslan hakkında dava açılır... "Bayar'a yazdığı mektup ulusal çıkarlara aykırıdır."
Kadın tutuklanır... 1.5 yıl hapis yatar...
23 Eylül 1962... Bayar, gazetede bir haber okur:
"Bayar'a bağlılık mektubu yazan kadın beraat etti."
Bayar, günlüğüne şunları yazar:
- Bu hanımı tanımıyorum... Adresini öğrenip, "Geçmiş olsun" mektubu yazacağım.
***
Şimendiferde vefat
Reşide Bayar... Celal Bayar'ın eşi... İstanbul'dan trene bindi... Kayseri Cezaevi'nde yatan eşini ziyaret edecek.
24 Aralık 1962... Trende kalp krizi... Allah rahmet eylesin.
Ankara'da son yolculuğuna uğurlandı... Bayar'a, cenaze namazına katılma izni verilmedi.
Bayar... Günlüğüne not düştü:
"1962 senesi Miraç gecesine rastlayan Aralık ayının 23'ü 24'e bağlayan gecesinde şimendiferle gelirken vatansever kadın olarak çok takdir ettiğim ve sevdiğim eşim Reşide Bayar vefat etmiştir."
***
Komedi... Zehirli kahve
Yassıada'da... Celal Bayar, "Diyanet İşleri Başkanı Ahmet Hamdi Akseki'yi zehirleyerek öldürmekten" sorgulanır.
Zira... Bu konuda bir ihbar vardır.
Oysa... Bayar, "Hoca ile hiç bir araya gelmiş... Oturmuş... Konuşmuş" değildir.
Sorgulanan bir başka kişi de İstanbul Valisi Ethem Yetkiner'dir.
Küfürler edilir... Ve işkence:
- Sen, Emniyet Genel Müdürü idin... Çankaya'da Hoca'nın içtiği kahveye zehri sen koymuşsun.
Yetkiner kendisini savunur:
- Hoca'nın zehirlendiği iddia edilen tarihte ben Emniyet Genel Müdürü değildim... İstanbul Valisi idim.
Ve... Olayın asılsız bir iddia... İftira olduğu anlaşılır.
Kayseri Cezaevi... 29 Ağustos 1962... Çarşamba... Bayar "Anayasa Mahkemesi Başkanlığı'na" bir dilekçe yazar:
- Muhbir kimdir? Akseki Hoca'yı zehirlediğim iftirasını kim atmıştır? Öğrenmek istiyorum.
Sonuç... Elbette yok.
Yassıada'da... Uydurma mahkemede... Asılsız iftiralarla... Yalancı tanıklarla sorgulanan... Mahkûm edilen o kadar insan oldu ki.
***
Bu ne sevgi ah!..
Hediye Şeker... Fakir, işçi bir kadın... Celal Bayar'a hediye gönderir... Mendil... Kahve... Şeftali... Ve bir de ördüğü süveter.
2 Eylül 1962... Bayar, günlüğüne not düşer:
"Nasıl karşılık vereceğimi bilmiyorum... Eşime ve kızıma havale edeceğim."
Sevgi... Karşılıksız sevgi... İşte böyle bir şey.
***
Bir kitabın hikâyesi
Sahafları dolaşıyorduk... Eski kitaplar arasında bir gezinti.
Bir kitap gördük... Celal Bayar... Kayseri Cezaevi Günlüğü... Hazırlayan Yücel A. Demirel... 342 sayfa.
İlk sayfada... El yazısı ile iki isim... İki imza.
Dr. Ahmet Gürsoy... Nilüfer Gürsoy.
Celal Bayar'ın damadı ile kızı.
Bu kitap, kim bilir, nasıl olmuş da sahafın eline düşmüş?
Aldık... Parasını vereceğiz... Ama... Kitapçı kabul etmedi:
- Sizden para alamam... Israr etmeyin... Hediyem olsun.
***
Cezaevi... Müze olmalı
Celal Bayar'ın... Ve... Yassıada mahkûmu bakanların, milletvekillerinin yattığı Kayseri Cezaevi... Gültepe Mahallesi'nde.
Eskiden şehrin biraz dışındaydı.
Kayseri büyüdü... Cezaevi, şehrin içinde kaldı.
Bu çağda... Şehrin göbeğinde cezaevi olmaz.
Kayseri'ye her gittiğimizde yazarız:
"Şehir dışında yeni bir cezaevi yapılmalı... Mevcut cezaevi ise müze olmalı... Demokrasi müzesi."
Sadece yazmakla kalmadık... Bölgenin siyasetçilerine de söyledik... En başta Kayseri'nin siyasi lideri Mehmet Özhaseki'ye.
Vali Gökmen Çiçek'e.
Büyükşehir Belediye Başkanı Memduh Büyükkılıç'a.
Unutmadan... Vali Gökmen Çiçek, bu konuda Ankara'ya yazı bile yazdı.
***
Hapishanelere Güneş Doğmuyor (Neşet Ertaş)
Yassıada... İdam cezası müebbete çevrilen 12 kişi...
31 ömür boyu hapis.
1 kişi 20 yıl, 3 kişi 15 yıl, 17 kişi 10 yıl... Ağır hapis.
2 kişi 8 yıl, 7 kişi 7 yıl, 15 kişi 6 yıl... Ağır hapis.
100 kişi 5 yıl ağır hapis.
160 kişi 4 yıl 2 ay ağır hapis.
Kayseri Hapishanesi... Bir dönem Türkiye'yi yöneten kadronun yattığı, çile çektiği yer.
Bir gün müze olacak olmasına ama... Bakalım ne zaman?