Okul müdürünün odasının duvarında bir "karikatür" gördük. Müdürün soyadı "DYK." Soyadının yanına "TATÖR" eklenmiş. Ve müdür Herbert Dyk, "dyktatör" oluvermiş. Okunuşu "diktatör." - Bay Herbert Dyk... Bu karikatürü kim yaptı? Başladı gülmeye: - Öğrencilerim, Karadeniz'e gitti, Ünye'yi gördü, hepsinin zekası açıldı... Türkiye dönüşü bu karikatürü yaptılar. - Kızmadınız mı? - Espri çok güzel... İçinde zeka unsuru yüksek... Yaratıcı bir düşünce... Ben diktatör bir müdür değilim... Ama, öğrencilerimin bu yaratıcılığına kızmadım. - Karikatürü, odanızın duvarına da asmışsınız. - Astım... Zira yaratıcı zekaya saygı duydum.
***
Biz de bu müdüre saygı duyduk. İstese, kendisine "diktatör" diyen öğrencileri "beş dakikada okuldan atar." O ise atmak bir yana... "Aferin" diyor: - Zeka fışkıran bir espri. Sonra da gülmeye başlıyor: - Var gitmek Karadeniz... Hepsi oldu birer laz... Akşam oldu mu saat beş... Fışkırıyor parlak zeka.
Amasya parfümü
Okulun koridorlarında "resimler" vardı. Hangi kata çıksak, duvarlarda "meyve" resimleri. Öğrenciler yapmış. "Kara kalem... Sulu boya... Yağlı boya..." "Neden hep meyve resmi" diye sorduk. Müdür anlattı: - Bunlar Türk meyveleri... Tokat armudu... Amasya elması... Öğrencilerim Türkiye'de yedikleri meyvelerin resimlerini yapıyorlar... Biz de hepsini duvarda sergiliyoruz. "Türkiye'nin havası, okulun koridorlarında yaşıyor" dedik. Bir erkek öğrenci "hayır" diye itiraz etti: - Yaşamıyor... Yaşasaydı, bu meyvelerde koku olurdu... Resme, Amasya elmasının görüntüsünü verdik ama kokusunu veremedik. Sonra bir kız öğrenci söze karıştı: - Amasya elması kokuyor en güzel parfüm... Chanell beş gibi.