Neresi olduğunu bilmediğiniz bir manzaranın izini sürdünüz mü hiç? Ben sürdüm. Derin bir uçurumdan denize kavuşan küçük bir şelaleydi benim hayal manzaram. Orada olduğum hayalini kurmaya başladığımda dünyanın hangi noktasında yer aldığını bile bilmiyordum. Okyanus kıyısında olduğunu tahmin edebiliyordum sadece... Rüyalarıma giren yerin Amerika'da olduğunu öğrendiğim gün planlamaya başladım seyahati... Los Angeles ve San Francisco'yu birbirine bağlayan, Pasifik Okyanusu kıyısından devam eden yol üzerindeydi hedefim: Adı Big Sur'du... Amerika'nın en ünlü yolunun tam orta noktasındaydı. Route 1 olarak bilinen, Amerika'ya giden herkesin kat etmek istediği rotayı yapma hayaliyle aylarca yaşadım. Bu seyahati yapanların yazılarını okudum, YouTube videolarını izledim. Adım adım her noktayı planladım. San Francisco'dan yola çıktığımızda küçük bir kahvaltı molası için Santa Cruz'da durduk. Kahvaltı detaylarını anlattıktan sonra yola dair bilgilere geçeceğim ama önce karnımızı doyuralım. İskelenin üstünde tipik bir Amerikan restoranında alıyoruz soluğu... Tam anlamıyla bir Amerikan filminin içindeyiz. Kahvaltılarımız da içinde olduğumuz filme yakışır gibi lezzetli. Kahvelerimizi içip, Santa Cruz iskelesinde küçük bir tur atıyoruz. Devasa iskelenin ayaklarında keyif çatan deniz ayılarının sesiyle neşemiz artıyor. Yolumuz uzun ama yolda yaşayacaklarımız heyecanlandırıcı. Santa Cruz'dan çıkıp Monterey'e doğru Pasifik kıyısından yol almaya devam ediyoruz. Solumuzda tepeleri süsleyen evler, İspanyol konakları, meşe ve keskin kokulu çam ağaçları, sağda ise sonsuzluk hissi veren okyanus. Devasa dalgalar kayalara ve sahile vururken yol alıyoruz. Dalgaların sesiyle birlikte güzel bir müzik eşlik ediyor yolculuğumuza... Hoş, müzik olsun olmasın, bu yol üstünde sürüş yapmak hayallere dalmak için yeterli. Sahil boyunca çoğu zaman cep telefonu bağlantısı kesiliyor. Gece yolculuğu yapacaklar için ürkütücü olduğunu söylemeliyim. Neyse ki biz gündüz bu yolun keyfini sürüyoruz.
MARILYN MONROE'YA SELAM
Watsonville'deki çilek tarlalarını geçtikten sonra, enginarlarıyla ünlü Castroville'de Marilyn Monroe için gökyüzüne bir selam göndermeyi ihmal etmiyoruz. Hatırlayın Monroe henüz dünya çapında bir üne kavuşmadan önce 1948 yılında Castroville'de Enginar Kraliçesi seçilmişti ve kaderi değişmişti... Route 1 için dünyadaki kara ve denizin en güzel buluşma noktası deniyor. Bu söze katılmadan edemiyoruz. Birçok manzara bu yolla yarışır ama bu kadar uzun süre aynı manzara boyunca yol almayı hiçbiri vaat edemez. Belki de o yüzden özel bu yol. Yol üstünde ama biraz içerde kalan Salinas isimli bir kasaba var. Biz gitmedik ama John Steinbeck hayranlarının kesinlikle uğraması gereken bir yer. Çünkü Burası Steinbeck'in bir dönem yaşadığı, eserlerini yazdığı yer. Kasabada ünlü yazar adına bir ulusal merkez, halka açık ev ve meraklıları için turlar var. Biz Monterey'deki San Carlos Plajına kadar arabadan hiç inmiyoruz. Ama bu plajda mola vermeden edemiyoruz. Bembeyaz bir kumsal, dev martılar, insanın içini ısıtan bir güneş... Biraz keyfini sürdükten sonra yola devam. Bu yarımadayı dolaşmadan yola devam etme seçeneği var ama kesinlikle önermiyorum. Monterey Yarımadası'nı dolaşmak belki size bir saat kaybettirir ama gördükleriniz ömür boyu sizinle... Buraya giriş ücretli. Çünkü müthiş evlerin yer aldığı, golf sahalarının olduğu, Californiya'nın en zengin kesiminin yaşamını gözlemleyebileceğiniz bir yer. Bu yarımadada ikinci durağımız Pebble Beach.
GÜN BATIMI SAN SİMEON'DA
Biz gün batımı yaklaştığı için, bir gece konaklayacağımız otelimize yerleşmeden önce soluklanacağımız ve güneşi okyanusa yolcu edeceğimiz bir yer aradık. Bulduğumuz yer belki de ekipteki çocuklar için en güzel anılardan birini oluşturdu. Okyanus boyunca sık sık karşılaştığımız ağırlıkları 2.5 tona çıkabilen deniz fillerinin onlarcasını bir arada görmek ve güneşi batırmak bu uzun ve şahane yolculuk için müthiş bir final oldu. Otelimize doğru yola çıktığımızda Kaliforniya'nın en güzel rotasını neredeyse tamamlamanın huzuru içindeydik. Otelimizse bize bugünün hediye gibi geldi. Okyanus kıyısındaki Cavalier Oceanfront Resort beklentimizin çok üstündeydi. Kumsala kurdukları şöminelerin başında ısınmak ve geceye karışan okyanus sesini dinlemek harika geldi.
DÖRT BİR YANDA LÜKS ARAÇLAR
Monterey devasa sualtı kanyonları, dünyanın en iyi sörfçülerini riske sokacak dalgalarıyla meşhur... Soluklandıktan sonra hedefimiz Carmel. Adı o kadar güzel çağrıştıran bir yer ki burası... Tam bir masal kasabası... Şansımıza Carmel'de eski arabalar festivaline denk geliyoruz, her sokaktan yıllar öncesinin lüks araçları çıkıyor. Bu kadar güzel arabayı bir arada görmek için buraya dünyanın dört bir yanından gelen insanlar var. Biz tesadüfen oradayız. Demek ki şanslı günümüz! Küçük kafelerin, dükkanların olduğu sokaklarında dolaşıp kasabanın akışına kapılıyoruz. Birkaç saat mola verdikten sonra yola devam ediyoruz. Hayal manzaramı görmeye geldi sıra. Big Sur'a doğru yol alıyoruz. Big Sur tek bir noktaya verilen bir isim değil .Haritada baktığınızda bu nedenle bulamayabilirsiniz. Ama Big Sur boyunca, manzarayla bütünleşen köprüler, doğal güzellikler harika fotoğraflar çekmenize olanak tanır. Buranın muazzam güzelliği ve bohem ruhu o dönemdeki eşi Rita Hayworth'la birlikte buraya yerleşen Orson Welles'in dikkatini çekmiş. Ve bir ev yapmış. O ev ise şimdi Nepenthe Restoranı. Soluklanmak, manzarının keyfini çıkarmak için çok iyi bir lokasyon. Bir kahve eşliğinde, Kaliforniya'da oluşunuzu kutlayabilirsiniz.
HAYALLER GERÇEK OLDU
McWay Şelaleri'nin Pasifik Okyanusu'na döküldüğü yerde mola vermeniz şart. Beni buralara kadar sürükleyen manzara işte bu! Post Ranch Inn'in isimli bir SPA otel var burada. Söz etmeden geçemeyeceğim. Eğer bütçeniz el veriyorsa bir gece geçirmenizi şiddetle öneririm. Dağa kurulmuş, manzaraya hakim harika bir yer. Bixby Bridge ise Big Little Lies isimli Nicole Kidman'ın rol aldığı mini diziyi izleyenler için tanıdık. Dizi boyunca bu köprüden kaç kez geçildi ben bile unuttum. Siz de köprüden geçerken, camı aralayıp nefis okyanus kokusunu içinize çekin. Big Sur'un adım adım tadını çıkardıktan sonra biraz da iç burukluğuyla "Bir daha ki sefere" diyerek yola devam ediyoruz. Bundan sonrasında durmak size kalmış çünkü en güzel noktaları neredeyse tamamladık.