Suriye'de muhaliflerin elde ettiği başarıların arkasındaki potansiyel ve gizil güç olarak hemen herkes Türkiye'yi işaret ediyor. Her ne kadar Türkiye resmi olarak gelişmeler için 'Müdahil değiliz' dese de bütün dünya, muhaliflerin Ankara'nın yeşil ışığı olmadan hareket edemeyeceği kanısında. Haklılar da.
Bu bağlamda Türkiye'nin sadece Suriyeli muhalifler üzerinde değil diğer aktörler üzerinde de özgül ve stratejik ağırlığı sanılandan çok daha fazla. Çünkü diğer aktörlerin Suriye'ye dayattığı bütün senaryolar çöktü. Şu an Suriye'de ABD, Rusya ve İran "out", Türkiye ise "in" konumunda.
Zira ABD'nin savunduğu 'terör projesi" de tutmadı. Rusya ve İran'ın desteklediği Astana projesi de.
Şimdi Türkiye'nin öncülük ettiği yeni bir proje hayata geçiriliyor. Buna "Doha projesi" diyebiliriz. Bu projeyi ABD ve Rusya kerhen de olsa destekliyor. Asıl omuz verenler ise Körfez ülkeleri ve Arap dünyası.
Nitekim muhaliflerin kısa sürede Halep, Tel Rıfat ve Hama'dan sonra Humus üzerinden Şam'ı kuşattığı bir dönemde Arap ülkeleri geri çağırdıkları elçilerini yeniden Suriye'ye gönderdi. Amaçları Esad'ı siyasi çözüme ikna etmek.
***
Sadece İran, Doha projesinin dışında duruyor.
Tahran, Şam ve Bağdat ile ortak blok oluşturma
çabası içinde. Ne var ki ezber
bozan hamlelerle bölgesel ve küresel
konjonktür
Tahran'ın Esad'ı daha fazla koruyamayacağını gösteriyor.
Çünkü
ABD'nin küresel darboğazı giderek derinleşiyor. Bu aşamada
Suriye'den çekilme bir tercihten ziyade artık bir zorunluluk. İkinci kez seçilen
Donald Trump ile birlikte ABD'nin Suriye'den çekilme
seçeneğinin yeniden dillendirilmesi
boşuna değil. Zira
büyük güçler arasındaki jeopolitik mücadele çağı yeniden alevleniyor.
Yeni süreçte
Çin ve İran'a odaklanmanın hazırlıklarına başlayan
ABD, bu mücadelede
Türkiye ve Rusya'yı yanına çekmek için özel
bir çaba sarf ediyor.
Yanına çekemese de bu iki aktörü karşısına almamaya özen gösteren bir strateji
izliyor.
Öyle görünüyor ki Türkiye'nin
farklı bloklar ve eksenler arasında yürüttüğü denge politikası artık sona eriyor. Bağımsız ve kararlı bir strateji izleyen Türkiye, Suriye'deki son gelişmelerden de anlaşılacağı üzere
kendi milli eksenini oluşturuyor.
***
Bu durumda bazı aktörlerin Türkiye'yi yanına çekerek güç ve avantaj elde etme dönemi tarihe karışıyor. Bunun yerine
Türkiye ile eşitlik ve uzlaşıya dayanan yeni bir küresel diplomasi sayfası açılıyor.
Türkiye bir bakıma oraya buraya çekiştirilen
jeo-elastik bir aktör olmaktan çıkıyor. Farklı blokların çıkarlarını dengeleyen ya da onlar arasında bağlantı sağlayan bir köprü olmak yerine
oyun kurucu bir güç merkezine dönüşüyor.
İşte Türkiye'nin Suriye'de bu kadar öne çıkmasının altındaki nedenlerden bazıları bunlar. Her şeyi uzun uzun anlatmak lazım. Ama yer darlığından dolayı çoğunu sadece ima ile geçiyoruz.
Hâsılı kelam nereden bakılırsa bakılsın gelinen kritik aşamada
küresel güçlerin savaş cephesi konumundaki Suriye'de mukayeseli üstünlük prensibi gereği askeri, tarihi, coğrafi ve siyasi açıdan
kartları en güçlü aktörün Türkiye olduğu bir kez daha tescillendi.
Nitekim ülkemizin dostlarını coşturan ve düşmanlarına da hafakanlar yaşatan Suriye'deki gelişmeler bu gerçeğin en somut birer göstergesi.