Dünyanın Gazze'deki soykırımı durduracak görüşmeler ile Lübnan'da Hizbullah ve İsrail arasında ilan edilen ateşkese yoğunlaştığı bir dönemde Suriye'de muhalifler ile rejim arasında çatışmalar yeniden alevlendi. 27 Kasım sabahı İdlib'de bulunan Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) ile diğer silahlı muhalif gruplar, ülkenin ikinci büyük kenti Halep'e doğru harekete geçti. Ve üç gün sonra da 2016'da terk ettikleri Halep'i rejim güçlerinden tekrar aldılar.
Gözlerin çevrildiği ABD, olayla ilgilerinin bulunmadığını söyledi. İran ise İsrail ve ABD'yi işaret etti. Rusya, Şam'a arka çıkarken Türkiye'nin pozisyonunu Sayın Fidan, "İdlib'de karmaşık bir yapı var. Yeni bir göç dalgasının oluşmaması için tarafların provoke edilmemesine uğraşıyoruz" sözleriyle açıkladı.
Çünkü HTŞ güçleri Halep'e doğru harekete geçmeden önce İdlib, Suriye'deki silahlı muhalefetin son büyük kalesiydi. 2017'de Astana barış sürecinin bir parçası olarak Rusya, Türkiye ve İran, İdlib'de çatışmaları önlemek için 'gerginliği azaltma bölgeleri' kurmayı kabul etti.
Hedef çatışmaları bitirip siyasi çözüm için koşulları oluşturmaktı. Ne var ki bu fırsat değerlendirilemedi. İhmal edilen her fırsat gibi bu da karşımıza yeni bir kriz olarak çıktı.
***
Stratejik çıkarları ve yeni bir mülteci dalgası endişesiyle hareket eden Türkiye, İdlib'deki askeri varlığını artırdı. Bazı muhalif güçleri destekledi ve bir gözlem noktası ağı kurdu.***
İran'a gelince... Suriye'de alevlenen yeni bir savaş Hizbullah ile ateşkese varılmasından sonra Tahran'a soluklanma fırsatı vermemeyi de amaçlıyor. Suriye'de alevlenen çatışmalar en çok da Türkiye, Rusya, İran ve Şam ile diğer aktörler arasında Fırat'ın doğusunda birleşik bir ABD/PKK/YPG karşıtı konsensüsü bozma riskini taşıyor.