Stratejik özerklik peşindeki Avrupa ile küresel hegemonik liderliğini devam ettirmek isteyen ABD arasında Atlantik içi mücadele derinleşirken bir yandan da Batı ile Batı dışı güçler arasındaki taktiksel, reaktif, ekonomik, siyasi ve askeri rekabet de Ortadoğu, Kızıldeniz, Ukrayna ve Tayvan gibi dört ayrı cephede yayılarak devam ediyor.
ABD, Rusya, Çin, İran ve İsrail gibi aktörler geniş bir konvansiyonel savaşa yol açmadan caydırıcılıklarını yeniden tesis etmeye çalışıyor. Ancak anagojik yaklaşımlardan uzak tahliller, iç içe geçmiş hem küresel hem bölgesel hem de ulusal güç mücadelelerini anlamamızı zorlaştırıyor.
Avrupa'yı ABD'nin doğal müttefiki sayanlar bu nedenle Fransa'daki Anglosakson alerjiyi kavrayamıyor. Veya ABD'nin Avrupa'yı kültürel olarak sömürgeleştirmesinin yol açtığı maliyetin zararları bir avantaja çevrilemiyor. Benzer şekilde Almanya, Japonya ve Güney Kore'yi ekonomik olarak küreselleştiren ABD'nin yol açtığı tahribatın kara delikleri iyi görülemiyor.
***
Bugün
üç harfli ABD ile üç harfli kurumlarına sadece dünyadan değil
ülke içinden de gösterilen tepkiler giderek
artıyor. Teksas ve Washington arasındaki
sınır krizinin kısa sürede bir sinir krizine ve anayasal soruna dönüşmesi bunun bir göstergesi. İlk ve en ciddi gösterge
ise Washington'un küreselleşmeci neo-liberal
politikalarına meydan okuyan ve Donald
Trump ile simgeleşen
popülist devrimdi.
İspanyol-Amerikan Savaşı, I. ve II. Dünya Savaşı ile Soğuk Savaş'ın yol açtığı zaferlerle bu zaferlerin sağladığı
ekonomik yükselişin birleştirdiği ABD'deki
ortak adrenalin patlaması artık dibe vurmuş durumda. Güç, merkezdeki teokratik ve bürokratik katmanlarda yoğunlaştıkça ABD'yi birleştiren
bağlar hızla gevşiyor.
ABD bu anlamıyla ulus devletten ziyade siyasi
merkeziyle periferisi arasındaki mücadelenin arttığı; çıkara, talan ve yağmaya dayalı
iktisadi sisteminin erozyona uğradığı çöküş sürecindeki klasik bir imparatorluğu andırıyor.
Hem savaşlardan elde edilen ganimet hem de bunun sağladığı ekonomik fayda sona ermiş durumda. Öyle ki
34 trilyon dolara ulaşan borcuyla ABD'de Pentagon artık savaş şirketlerinden aldığı silahların parasını bile ödeyemiyor.
İsrail ve Ukrayna'ya gönderdiği
mühimmat stokları tükenmek üzere. ABD'de
her çocuk 78 bin dolarlık borçla doğuyor.
***
Bir şirket olarak tasarlanan ABD'deki ticari ittifak zarar edince ulusal bilinç de darbeleniyor. Artık yağmalanacak düşman kalmayınca herkes birbirinin elindekine göz koymaya başladı.
Clinton, Bush, Obama, Trump ve son olarak Biden'ın liderlik ettiği yönetimler, federal hükümetin ekonomi ve kamusal yaşamdaki rolünü azaltmak yerine, bunu büyüttü.
Kırsal kesimdeki Amerikalılarda,
federal politikaların ürettiği sanayisizleşme ve
kökten uzaklaşma stratejisi derin öfkeye yol
açtı.
Devletin hazinesi gerçek üretici kesime
değil
mavi şehir sakinlerinin sosyal yardımlarına,
ucuz yabancı işgücüne ve
silikon vadisindeki teknoloji şirketlerine aktı.
Öyle ki ABD'nin maruz kaldığı
dip bölünme ve kutuplaşma ancak Trump'ı
iktidara taşıyan
2016'daki popülist ayaklanma ile fark edilebildi.
Çünkü ABD'yi rahatsız eden şey
bölünme değil, birlik ve birleşme stratejisidir. Zira hiçbir zaman ulus devlet haline gelmediği
halde merkezi hükümetin
ABD'nin ulus olarak birlik olması gerektiği yönündeki ısrarı büyük tepkilere yol açıyor.
Fakat en büyük rahatsızlık kaynağı sosyal adalet ve eşitlik adı altında merkezi hükümetin finans şirketlerine, batık bankalara, savaş lobilerine, Latin göçmenlere,
Ukrayna ve İsrail'e akıttığı 'bedava para'dır. İşte bu yüzden ABD Başkanı Joe Biden'a başkaldıran Teksas, Trump başta olmak üzere 25 eyaletten destek gördü. Öyle görünüyor ki
kovboy uygarlığını yine kovboylar yıkacak.