Batılı palyaçoların yükselen değerlerinden gösteriliyor. Daha 36 yaşında ama Japon Marksist filozof olarak şimdiden nam salmış biri. Uluslararası sermaye ile küresel ultra zenginlerin propaganda zincirinin en kullanışlı halkalarından. Yani Yeni Sol'un tipik kalemşorlarından. Batılı orta sınıf çevrecilerin sıradan duyarlılıklarını sol tandanslı soslarla cilalayıp servis ediyor. Küresel Kuzey'in bir neferi. Haliyle Küresel Güney'deki insanlarla kaynakların yağmalanmasına dayalı emperyal yaşam tarzının militan bir savunucusu.
Adı Kohei Saito. Yeşil emperyalizme dair narkotik kavramların pençesindeki Z kuşağının en gözde düşünürü. Kitapları yok satıyor. Saito'nun 15 Ocak 2003'te çıkan ve 500 bin satan "Marx in the Anthropocene: Towards the Idea of Degrowth Communism/ Antroposen Çağı'nda Marx: Küçülme Komünizmi Düşüncesine Doğru" kitabı Cambridge Üniversitesi'nce basıldı.
Kitabın isminde yeşil emperyalizmin ve iklim kıyametçilerinin bütün narkotik kavramları adeta resmigeçit yapıyor. Neoliberal piyasa uygarlığının krizine alternatif arayan çalışma, çöküşteki kapitalizmin panzehiri diye sunuluyor.
***
Batı'nın yeni Fukuyama'sı Saito, gördüğünüz üzere iktisadi ve sosyo-ekolojik dünyanın revaçtaki bütün kavramlarını peş peşe sıralamış. 'Dünyayı kurtarma'ya yeltenmiş. Oysa bu janjanlı kavramlarla aslında yağma ve talana dayalı Batılı emperyalist sömürü düzeninin vahşiliğini kamufle etmeye çalışıyor.
Batı dışı toplumlara "Özgürlük fakirlikte ve minimal yaşamakta. Elektrik tüketmeyin. Modern hayatın nimetlerinin peşine düşmeyin. Doğayla iç içe sade bir hayat sürün. Göl kenarında uzanın. Acıktığınızda ağaçtan meyve koparıp doyun. Sonra uyuyun. Kalan zamanınızı da spor ve resim yaparak ya da kitap okuyarak geçirin" vaadinde bulunuyor.
Bütün bu Avrupa merkezci ütopik vaatlerini haklılaştırmak için de Marx'ın hayaletiyle piyasa yapıyor. Çünkü varlıklı Batılı milenyum ve Z kuşağının kaygılarını yansıtan Saito, 'küçülme komünizmi' altında herkesi spor yapmaya, gitar çalmaya, yürüyüşe çıkmaya, bahçe işleri yapmaya ve doğayla yeniden temasa geçmeye çağırıyor.
***
Ancak gezegenimizdeki çoğu insan özellikle de yoksul ülkelerdeki halklar için iklim değişikliği masalına dayalı bu çevreci ve yeşil yaşam vaadi, her açıdan pençesinde kıvrandıkları açlık ve sefaletin daha da derinleşerek sürmesi demektir.
Zira Asya ve Afrika'da hâlâ milyarlarca insan sanayileşmenin en basit konforundan bile mahrum. Yani 24 saat elektrik, modern konutlar, ısıtma ve soğutma teknolojileri, ulaşım, sağlık ve eğitim hizmetleri bekliyor. Bu da ancak enerji tüketiminin artmasıyla olabilir. Fakat Saito gibi Batılı Marksist çevreciler, fakir ülkelere rüzgâr ve güneş enerjisiyle yelpazelenmelerini söylüyor.
Modernizm öncesi ilkel bir hayatı dayatıyor. Hâlbuki yaşam standartlarını yükseltmek isteyen dünyanın fakir ülkeleri ve halklarının nükleer enerjiye ve fosil yakıtlara güvenmekten başka bir seçeneği yok.
Çünkü Batı'nın yeşil enerji tuzağına düşen ülkelerin kalkınması ve gelişmesi hayal olacaktır. Küresel Güney'in Batı'nın pençesinden kurtulmasının tek yolu yeşil emperyalizmin masallarına inanmamasıdır. Batı tarafından iklim değişikliği ve yeşil enerji adı altında dayatılan yapısal az gelişmişliği reddetmek gerekiyor.
Batı'nın sosyoekonomik modeli olan kapitalizmin çöküşünün bedelini dünyanın geri bıraktırılmış halkları ödemek zorunda değil. Kapitalizm gerçekten de kendi sonunun tohumlarını ekiyor.
Ancak bu çöküşü perdelemeye çalışan genç filozof Saito ne kadar çırpınsa da Marx'ın bayat ve cızırtılı bir remiksi olmaktan kurtulamıyor.