Küresel siyasetteki türbülans her geçen gün daha fazla derinleşiyor. Zira ne merkezdeki aktörler ne de yeni bir paradigma arayışındaki direnç cephesi mevcut sistemden memnun.
Atlantikçi statükocular da yeni bir dünya arayışındaki Avrasyalı revizyonist ülkeler de şu anki küresel tablodan oldukça rahatsız.
Bu da haliyle emperyal merkezde konumlanmış ABD ve AB'deki jeopolitik erozyonu artırırken periferiden merkeze yönelen güçlerdeki yükseliş arzusunu ise daha da kamçılıyor.
Reel sosyalizmin çöküşünden sonra dünya artık reel kapitalizm ile neo-liberal piyasa uygarlığının girdiği dağılma sürecini ve bu sürecin yol açtığı kaotik krizleri konuşuyor.
Yeni bir küresel sistem ihtiyacına rağmen ABD hâlâ işbirliğine yanaşmıyor. Krizdeki ABD'nin hegemonik ölümü aslında çoktan gerçekleşti. Eğer Amerikan yönetimi böyle devam ederse kaçınılmaz son olan çöküş ve dağılma daha erken başlayacaktır.
Çünkü ABD'deki çöküşün dört önemli alameti de görüldü. Bu alametlerden üçü dış sahadaki bozgunlardan, diğeri de Amerikan iç siyasetindeki kargaşa, kaos ve kutuplaşmadan kaynaklanıyor.
Hegemonya arayışındaki ABD bugün küresel arenada yeni dünyanın kurucu aktörleri olan Rusya, Çin ve Türkiye'ye karşı çoğu Batılı analizcinin de sık sık dile getirdiği gibi akıl almaz bir 'aptal politika' izliyor...
***
Aslında 'aptallık' konusunda iki bakış açısı söz konusu... Kimileri ABD'nin gerçekten de aptal gibi davrandığını ileri sürerken diğerleri ise ABD'nin
'aptal gibi görünmeyi' bilerek tercih ettiğini söylüyor.
İster 'aptallık' etsin ister 'aptalmış gibi' hareket etsin, sonuç değişmiyor. ABD,
küresel ve ulusal çapta çöküyor.
ABD'nin en büyük aptallığı, rakip gördüğü Rusya ve Çin gibi ülkelerin en güçlü olduğu alanlara başarısız saldırılar yaparken müttefik olarak gördüğü Türkiye gibi ülkelerin ise en dirençli ve hassas olduğu
PKK/YPG terörüne destek vermesidir.
ABD hem Rusya, Türkiye ve Çin'in arka bahçesine saldırıyor hem de bu ülkelerin en duyarlı olduğu
kırmızı çizgileri çiğniyor.
Ve buradan sonuç almaya çalışıyor. Bu izlenen siyaset
'stratejik körlükle' açıklanamaz. Bu, düpedüz jeopolitik aptallıktır.
Çin lideri
Şi Cinping'in dediği gibi
aptallığını sistemleştiren Amerikan yönetimi sürekli 'ateşle oynuyor'...
Eskiden körüklediği ateşler ABD'ye pek zarar vermezdi. Ne var ki son yıllarda
Ukrayna, Tayvan, Suriye ve doların hâkimiyetine meydan okuma gibi ateşten meseleler artık
ABD'nin de canını yakıyor.
Üstelik Türkiye, Çin ve Rusya'nın 'ortak düşmana' karşı dayanışmayı artırması ABD'nin
küresel sahadaki hareket kabiliyetini oldukça sınırlamış durumda.
***
Buna bir de iç siyasetindeki kriz ve çete savaşlarını eklediğimizde karşımıza tam bir kaotik ABD manzarası çıkıyor.
Donald Trump'ın 2016'da iktidara gelişi aslında sistemin
çürümüşlüğünden bıkan
Amerikan halkının isyanının simgesiydi.
Ne var ki halkın iradesine el koyan
küreselcilerle onların denetimindeki ABD derin devleti, sistemdeki iç çürümeyi
Trump'ı şeytanlaştırarak perdelemeye çalıştı.
Oysa mesele Trump'ın şahsıyla ilgili değil, sistemle ilgili. Asıl sorun ABD'nin küresel ve ulusal düzeydeki çöküşünün önlenememesidir.
Nitekim bu realiteye defalarca işaret eden Trump,
FBI'nın Florida'daki malikânesine yaptığı baskın sonrası yayımladığı videoda ABD'deki darboğaza bu kez doğrudan değiniyor.
Videosuna seçtiği
'A Nation in Decline/Çöküşteki Bir Ulus' ismi her şeyi özetliyor
zaten. Trump'ın 4 dakikaya yakın
konuşmasında da işaret ettiği gibi
ABD hem içeride hem dışarıda her yönden gerilemeye ve
çöküşe başlayan bir devlet görüntüsü
veriyor.
Bu da ister istemez küresel
eksen kayması süreciyle birlikte yeni bir sistem arayışını da giderek hızlandırıyor.