Korona salgını nedeniyle şimdiye kadar dünyada 50'yi aşkın yerel ve genel seçim ya ertelendi ya da iptal edildi. Bu kervana şimdi de ABD katılmak istiyor.
3 Kasım'daki başkanlık seçimleri öncesi başkent Washington'da Demokrat Parti'nin çevresinde toplanan neo-liberal küreselcilerle Cumhuriyetçi Parti'nin etrafında kümelenen faşizan ulusalcılar arasındaki çete savaşları her geçen gün daha da kızışıyor.
Son olarak koronayla ilgili tweetler atan ABD Başkanı Donald Trump, başkanlık seçimlerine üç ay kala erteleme önerdi ve attığı mesajı hesabının sabitlenmiş tweeti haline getirdi.
Bunu yapar yapmaz da haliyle muhaliflerin bütün şimşeklerini üzerine çekti hemen. Her şeyden önce Trump'ın seçim tarihini değiştirme yetkisi yok. Bunun için Kongre kararı gerekiyor.
Korona salgını, ırkçılık karşıtı protestolar ve yüzde 33 oranında daralan bir ekonominin yol açtığı krizin pençesindeki Donald Trump'ın hali pek iç açıcı değil.
Ancak bütün zorluklara rağmen Trump'a yönelik bu orantısız öfkenin temelinde aslında Demokratların seçimi hâlâ kazanamayacakları endişesi var.
***
Rakibi karşısında
10 puan gerideki Trump'ın zayıf da olsa ikinci kez seçilme
şansı sürüyor. Bu cılız ihtimal bile küreselcilerin
adeta uykularını kaçırıyor.
Bir diğer ihtimal de Trump ile ona destek veren
evanjelik-siyonist kampın seçimi kazanmak için her tür provokasyonu devreye sokmaktan çekinmeyeceği gerçeğidir. Zira ABD,
amaç için her tür aracın mübah görüldüğü bir dönemden geçiyor.
Bu bağlamda ABD'de bütün dikkatler daha şimdiden Trump'ın sıkışması halinde devreye sokacağı
Ekim sürprizi'nin ne veya neler olabileceğine çevrilmiş durumda.
Irkçılık karşıtı protestolarla aslında
kendi tabanını, faşizan beyazları ve diğer orta sınıfları konsolide etmeyi başaran Trump'ın önündeki en büyük engel korona salgını nedeniyle normalleşmenin askıya alınması ve buna bağlı olarak ekonomik krizin daha da derinleşmesi riskidir.
Aşırı sol ve küreselcilerle ittifak kuran
Demokratları 'hasta ruhlu' diye niteleyen Trump, eğer zorlanırsa Ekim ayında beklenmedik kararlara imza atmaktan çekinmeyecektir.
***
Bu çerçevede Amerikan yönetimi
Asya-Pasifik veya Ortadoğu'da ucu açık askeri operasyonlara yönelebilir.
Özellikle
Doğu Çin Denizi'nde 2015'ten bu
yana giderek artan
Tokyo- Pekin tansiyonu Senkaku/ Diaoyu adaları çevresinde patlama noktasına gelebilir.
Ya da Amerikan donanması Pekin'in dünya ile irtibatını sağlayan şah damarı konumundaki
Güney Çin Denizi'ni ablukaya alarak içinde
Vietnam ve Filipinlerin de yer aldığı askeri bir çatışmanın fitilini ateşleyebilir.
Ortadoğu'daki sürpriz ise
İsrail'in içinde seve seve rol alacağı Hürmüz Boğazı, Suriye, Irak veya Lübnan merkezli bir İran karşıtı askeri operasyonun
düğmesine basılmasıdır.
Ancak bu iki sürpriz, hiç hesapta olmayan diğer sürpriz gelişmelere kapı aralayarak
dünyayı koronadan beter ikinci bir küresel kaosa sürükleyebilir. Hatta bu bölgesel çatışmalar bir
III. Dünya Savaşı'na dahi yol açabilir.
Unutmayalım ki
her küresel savaş bir kıvılcıma gereksinim duyar. Herhangi bir yerdeki uzlaşmazlık birden fazla büyük gücün çıkarını ateşleyebilir.
Çünkü savaşan taraflar,
kıvılcımların büyük yangınlara yol açabileceğini her zaman öngöremezler. Ancak bir noktada
işler ciddiye biner. İşin içine başka ülkeler
girer ve savaşı başlatan nedenler yerini
büyük güçlerin rekabetine bırakır.
Ve savaşın hedefi bir anda
yeni bir küresel düzen kurmak olur. Bahiste
el yükseltildikçe savaş da kızışmaya başlar. İşte bu yüzden Amerikalıların olası bir 'Ekim sürprizi'ne karşı teyakkuzda olmakta hayati faydalar var.