Türkiye, 16 Nisan 2017'deki Anayasa Değişikliği Referandumu ile kabul edilen 'Başkanlık Sistemi'ne 24 Haziran 2018'deki genel seçimle birlikte resmen geçti. Böylece devletten medeniyete doğru yola çıkan 'Yeni Türkiye'nin kuruluşu da fiilen hayata geçmiş oldu.
Önceki gün 'Başkanlık Sistemi'nin ikinci yılı vesilesiyle tarihi bir konuşma yapan Başkan Erdoğan, Türkiye'nin artık hakkını söke söke alan bir ülke olduğunun altını çizdi.
Özellikle şu tespitleri hayatiydi... "Geçmişte en küçük sarsıntıda demokrasisi ve ekonomisi yerle yeksan olan Türkiye'den, bölgesel ve küresel her türlü sınamayı başarıyla veren Türkiye'ye geldik. Krizlere karşı etkin refleksler verebilme gücüne kavuştuk. Her liderin görüşüne başvurduğu, işbirliğini aradığı bir ülke olduk."
Ülkemizin son iki asırdaki en önemli küresel hamlesi olan Başkanlık Sistemi'yle birlikte Türkiye deyim yerindeyse iki yıl içinde bir Anadolu ülkesinden bir dünya devletine dönüştü.
Bu tarihi reformu, Batı sonrası yeni bir dünya sisteminin kurulduğu bir aşamada yaptık. Başkanlık Sistemi'ne geçişimizi boğmak için tertipledikleri 15 Temmuz işgal ve darbe girişimi son kurşunlarıydı.
Atlantik İttifakı'nın bundan sonra ülkemize istikamet verecek gücü kalmadı. Bu yüzden Orta Asya ve Kafkaslar'dan Libya'ya, Kuzey Afrika ve Doğu Akdeniz'e, Suriye'den Aden Körfezi'ne, Balkanlardan Suriye ve Basra Körfezi'ne kadar uzanan alanlarda Türkiye'ye karşı her geçen gün mevzi kaybediyorlar.
***
Peki bu saatten sonra ne olacak? Siyasi ve ekonomik paradigmaları iflasın eşiğindeki Batı'nın bir çıkış bulması çok zor.***
Fakat hep yenilseler de halkından yüzde 52 oy almış Başkan Erdoğan'ın meşruiyetine hâlâ arsızca dil uzatabiliyorlar.