Önceki gün şehadet şerbetini içme şerefine nail olan Mısır'ın seçimle işbaşına gelen ilk Cumhurbaşkanı Dr. Muhammed Mursi'ye yüce Allah'tan rahmet, kederli ailesine ve tüm Müslümanlara sabrı cemîl diliyoruz. Mekânı cennet, makamı âlî olsun.
Her şeyden önce 6 yıldır hapiste tutulan Mursi'yi dünyanın gözü önünde işkenceyle katledenleri ve mahkeme salonuna getirdikleri ses geçirmez kafes içinde kalp krizi geçiren Mursi'nin yerlerde çırpınmasını dakikalarca seyredenleri bütün kalbimizle lanetliyoruz.
Unutmayalım ki sömürgeci Batı'nın talimatıyla kendi ülkesini işgal eden Abdülfettah es-Sisiler biz sessiz kaldığımız için bu kadar vahşileşebiliyor. Mursi'nin devrilmesiyle başlayan süreçten sonra olduğu gibi şimdi de hunharca öldürülmesi üzerinden İslam dünyasına "Sizi siz değil bizden yana olanlar yönetecek" mesajını veriyorlar.
***
Nitekim Mursi'ye yönelik 3 Temmuz 2013'teki darbeden saatler önce Avrupa Parlamentosu (AP) Genel Kurulu'nda yapılan
Mısır'daki olaylara ilişkin oturumda konuşan Hristiyan Demokrat vekillerden
Jose Ignacio Salafrancas, "Mısır, kaderine terk edemeyeceğimiz bir ülke" demişti.
Böylece Sisi darbesine açık destek veren Batı'nın Müslümanlara yönelik sömürgeci zihniyetini de açıkça dile getirmişti. Zaten Cumhurbaşkanı Mursi görevden uzaklaştırıldığında Avrupa ve ABD'li siyasiler,
"Bu bir askeri darbe değil halk devrimidir" diyerek cuntacı Sisi'yi bağrına basmıştı.
Bizdeki Gezici Sisiciler de adeta zil takıp oynayarak Batı adına beşinci kol faaliyeti yürüten kimi gazeteciler seçimlerde yüzde 51 oy alan o dönemin Başbakanı Erdoğan'ı kast ederek
"Mursi devrildi. O da Erdoğan gibi yüzde 51 oy almıştı. Mısır'da darbeciler aslında demokrasiyi tesis ediyor" şeklinde akla ziyan
bir mantıkla
postal yalayıcılığı yapacak kadar tıynetsizleşebilmişti.
***
Çünkü asıl hedefleri Mısır değildi. Büyük gayeleri İslam dünyasının ilham kaynağı olan
Anadolu'daki Sessiz Devrim'i boğmaktı.
Arap Baharı ile birlikte
Türkiye'yi kendine örnek alan yöneticilerin Mısır'da iktidara gelmesi Batı'da alarm zillerinin çalmasına yetmişti. Bu yüzden hemen karşı devrim sürecinin düğmesine basarak özgürlük ve adalet isteyen İslam ülkelerini
Sisi gibi işbirlikçiler eliyle kaos, terör ve şiddetin birer yurdu haline getirdiler.
Çünkü Müslüman bir ülkenin kalkınıp özgürleşebileceğini dünyaya ispat eden Erdoğan liderliğindeki Türkiye, yüzyıllardır zihinlere şırınga edilen
oryantalist tezleri tuzla buz ediyordu. Siyah Kuğu işlevi gören Türkiye, Batı'nın İslam dünyasını sömürmek için kullandığı bütün manipülasyonları çürüterek
Müslüman halklara özgüven ve direnç ruhu aşılıyordu.
Muhammed Mursi'nin şehadeti şimdi bu ruhu yeniden alevlendirecektir. İşte bu nedenle dün olduğu gibi bugün de İslam dünyasının çelik çekirdeği, ilham kaynağı, gururu ve yüz akı olan Türkiye'yi hedef alıyorlar.
Çünkü Türkiye düşmeden İslam dünyasını rehin alamayacaklarını biliyorlar. 15 Temmuz'da FETÖ ve küresel efendilerine karşı destan yazan Türk milleti, yeniden diş gösteren emperyalist odaklara
her seçimde olduğu gibi bu pazar da gereken dersi hakkıyla verecektir.
Dolayısıyla
"Erdoğan'ın akıbeti de Mursi gibi olacak" diyen Sisi zihniyeti
sahiplerine asla fırsat tanımamak lazım.