Dünya siyasetinin Hobbesyen doğasında var olan kaderciliğin sorunu kendini gerçekleştiren bir kehanet olabilmesinde.
Eskiden olduğu gibi gümümüzde de Türkiye'de olan biten çoğu şey bir anlamda ülkemizin Rusya ile arasındaki mesafeye göre belirleniyor. İki ülke ABD ve Avrupa tarafından saptanan çizgilerin ötesine geçtiği anda krizler başlıyor.
Dolayısıyla 15 Temmuz dâhil ülkemizdeki bütün askeri darbe ve muhtıraların asıl amacının Batı dışındaki dünya ile Türkiye arasındaki mayınlı alanın yeniden tesis edilmesi olduğunu unutmayalım.
Bu bağlamda ABD ile yaşadığımız kriz sadece S-400 füze savunma sistemlerinden kaynaklanmıyor.
F-35, FETÖ, YPG, Halk Bankası, Doğu Akdeniz, nükleer santral anlaşmaları, Türk Akımı, Astana süreci, Çin ve İran ile ilişkiler gibi daha birçok başlık var.
Zaten ABD Senatosu'na sunulan ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi'ni silahlandırmaktan Yunanistan'a yönelik askeri desteğe, S-400 alımından Doğu Akdeniz'deki faaliyetlere kadar pek çok kilit konuda tam yedi ayrı tehdit tasarısı bulunuyor.
***
Bunlardan bir tanesi önceki gün kabul edildi.
ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi'nin kabul ettiği kararda
Kuzey Kıbrıs'taki Türkiye için 'işgalci' nitelemesi yapılıyor. Karar metnindeki bazı kriz başlıkları
ise şöyle sıralanmış... "
İran ve Rusya ile işbirliği, Kuzey Kıbrıs'ın askeri işgali, ABD vatandaşlarının ve elçilik personelinin haksız
yere tutuklanmaya devam edilmesi,
ABDTürkiye ilişkilerinde derin problem teşkil
etmektedir."
Metinden de anlaşıldığı gibi
Rusya ve İran
gibi ülkelerle yakın ilişki kurmamızı,
FETÖ mensuplarıyla Amerikan etki ajanlarına yönelik operasyonlarımızı 'derin problem' olarak
gören
nevrotik bir zihniyetle karşı karşıyayız.
Türkiye'ye hükmedemeyen ABD, S-400 bahanesiyle ilk olarak
Türk pilotların F-35 eğitimini sonlandırdı. Ekonomik yaptırımlar başta olmak üzere elindeki bütün kozları sahaya süreceğinin de işaretlerini veriyor
'dost ve müttefik' Amerika.
***
Bazı aklı evveller üzerinden de Türkiye- Rusya arasındaki yakınlaşmanın
'pamuk ipliğine bağlı olduğu' propagandası yapılıyor sürekli. Örneğin
Xander Snyder, Geopolitical Future sitesindeki yazısında "Türkiye niçin Rusya ile aynı safta yer alamayacak" başlığıyla buna yanıt aramış.
Hüsnü kuruntusunu verilendirmeye çalışan Snyder, Türkiye'nin nükleerden enerjiye, Suriye'den savunma füzelerine kadar birçok konuda ortak işbirliği içinde olduğu Rusya'yı bırakıp başımıza 'derin problemler' açan
ABD ile aynı safta yer alacağımızı hayal ediyor.
ABD ile yaşadığımız onca sorunu görmüyor.
Hiç sorun yaşamadığımız Rusya'yı ise büyük bir sorun olarak algılıyor. Boşuna
'İnsan hayal ettiği müddetçe hayal kırklığına uğrar' dememişler.
ABD'nin son histerik tutumları akıllara ister istemez
1958 yılında çıkan 'Çirkin Amerikalılar' romanını getiriyor.
Romanda Amerikan emperyalizminin
ırkçı, yeteneksiz ve çapsız yöneticilerinin aptallık, kibir ve cahillikleri çok etkili bir şekilde
resmedilmiş.
İşte bu yüzden '
Çirkin Amerikalılar' ile anlayacakları dilden konuşmak lazım.
Ve tarihe not düşmek adına da S-400 füzelerinin teslimatını Batı destekli
darbe girişiminin üçüncü yıldönümü olan 15 Temmuz'da gerçekleştirmek gerekir.