"Pazar ve tatil günlerinde benim için / savaş ve savaş naralarından başka daha iyi bir konu yoktur/ şayet uzaklarda Türkiye'de / halklar birbirlerine girerlerse...."
Bu dizeler Almanların dünya çapındaki şairi Johann Wolfgang Von Goethe'ye (1749-1832) ait.
Ressamlığının yanı sıra 1776 yılından itibaren Weimar dukalığının bakanı olarak çeşitli idari ve siyasi görevlerde de bulunan Goethe'nin bu şiiri Batı dünyasının asırlardır Türkiye'ye (Osmanlı) dair değişmeyen kaotik bakış açısının bir özetidir.
Ama artık dünya ile birlikte Türkiye de bir yol ayırımında bulunuyor.
ABD'nin liderlik ettiği Batı sistemi sarsılıyor. Atlantik'in Avrupa yakasındaki siyasi ve ekonomik çalkantılar giderek derinleşirken yalnızlığı artan ABD'nin tek başına Avrasya güçlerine karşı verdiği mücadelede başarı şansı ise hayli zayıf görünüyor.
Oysa George Bush, bundan 28 yıl önce 23 Eylül 1991'de BM Genel Kurulu'ndaki konuşmasında dünyada yeni bir çağın başladığını ilan etmiş ve 3 Mart 1991'de de Yeni Roma iddiasıyla hareket eden ABD'nin tek başına yeryüzüne egemen olacağı 'Imperium Americana' düzenini tanıtmıştı.
Bu tarihten sonra ideolojik temelli kutuplaşma yerini enerji kaynaklarına hâkim olmak için verilen savaşlara bıraktı.
Ancak 'terörle savaş' dâhil devreye sokulan bütün sinsi stratejilere rağmen ABD hezimete uğramaktan kurtulamadı.
Ve geldiğimiz noktada ABD liderliğindeki Batı'nın dünyadaki üstünlüğüne işaret eden 'the west and the rest' kavramsallaştırması yerini Batılı olmayan aktörlerin de küresel sahneye çıktığı ABD karşıtı çok kutuplu jeo-politik mücadeleyi tanımlayan 'the west versus the rest'e bıraktı.
Bir bakıma ABD'nin ehlileştirmek istediği dünya şimdi topyekûn kazan kaldırmış durumda.
Neo-liberalizmin kaos, terör, işgal ve anarşiyle ittifakını simgeleyen tek kutuplu dünya dönemi sona erdi. Zihinleri esir alan o egosantrik Batı merkezci anlayış tamamen çöktü.