Norveç ve Japon petrol tankerlerine 13 Haziran'da yapılan saldırı gözlerin yeniden enerji nakliyatının can damarı konumundaki Hürmüz Boğazı'na çevrilmesine yol açtı. Kriz akıllara ilk olarak polisiye romanlarında suçu aydınlatıp katili bulmak isteyen dedektiflerin mottosu olan Latince'deki 'cui bono/kimin yararına ve bundan kim yararlanıyor?' deyişini getiriyor.
Öncelikle Japonya Başbakanı Şinzo Abe'nin 40 yıl sonra İran'ı ziyareti sırasında gerçekleşen saldırı bir bakıma tarihi zirvenin de torpillenmesidir.
Bu açıdan bakılınca İran'ın bu işi yapması akıl karı değil.
12 Ağustos 2018'deki "ABD'nin şeytani planı:
Hürmüz'ü kapattırmak" başlıklı yazımda da belirttiğim gibi 21. yüzyılın kaderini belirleyecek savaşların ana hedefi, ABD'nin küresel enerji sektöründe hegemonya kurmasına dayanıyor.
2005'te devreye sokulan kaya gazı ve kaya petrolü teknolojisi ve ardından enerji zengini ülkelere karşı izlenen kaotik stratejilerle ABD, 2009'dan bu yana küresel enerji pazarının en büyük üreticisi konumuna yükseldi.
'Kaya gazı devrimi/shale boom' sayesinde ABD'nin ham petrol ihracatı son on yılda yüzde 140 arttı. Amerikalı uzmanlar bunu meteorik artış diye niteliyor. Son verilere göre ABD'nin günlük petrol üretimi 12 milyon varile ulaştı. Üretimde Rusya'yı geçen Amerikalı petrol lordları şu sıralar sabah akşam 'Drill, Baby Drill' şarkısını söylüyor.
***
Petrol fiyatları yüzde 12 ila 15 arasında düşmesine rağmen 2018'in başından bu yana
ABD'nin petrol üretimi yüzde 30 arttı.
Bunun dört önemli nedeni var.
İlk neden Amerikalıların uluslararası piyasaya petrolün varilini
8 ila 10 dolar daha ucuza satması. Çünkü kaya gazı ve petrolü normal ham petrole göre daha kaliteli olduğu için
rafineri işleme maliyetleri de düşük oluyor. İkinci neden araba satışlarının küresel düzeyde geçen yıl 90 milyon adet artması.
Bu artış petrol talebini tetikledi. Üçüncü neden
OPEC'in petrol arzını düşürmesi.
Son ve en önemli neden ise
Libya, İran, Katar, Rusya ve Venezuela gibi enerji zengini
ülkelere yönelik yaptırımlarla enerjiye
muhtaç Çin, AB ülkeleri, Hindistan, Japonya
ve
Güney Kore'ye yönelik şantajların ABD'nin
pazar payını yükseltmede etkili olması.
Şu an günlük 84 milyon 230 bin varillik
dünya petrol ihtiyacının yüzde 15'ini sağlayan ABD'nin asıl amacı gelecek
5 ila 7 yılda küresel enerji talebinin yüzde 80'ini karşılamak. Bu da enerji zengini ve enerjiye muhtaç ülkeleri, ABD'nin bir numaralı jeo-politik hedefi haline getiriyor.
***
ABD'nin yeni savaş konsepti ilk olarak enerji zengini ülkelerin dünya pazarlarına verdiği gaz ve petrolü sınırlayarak kendi enerji arzını artırmaya dayalı.
Ancak
Rusya, Türkiye ve Çin engelini aşmakta zorlanan ABD artık
'provokasyon ve sabotaj diplomasisi' ile sonuç almaya
odaklanarak dünyayı ateşe atıyor.
İşte burada, Hürmüz gibi küresel enerji havzalarının geçiş güzergâhı konumundaki
stratejik boğazlar hayati önem arz ediyor.
Bu da
Suudi-İran arasındaki çatışma üzerinden en kötü senaryoyu güçlendirmiş
durumda. Yani
İsrail, BAE ve Suudiler eliyle dünya enerji sevkiyatının yüzde 20'sinin
yapıldığı Hürmüz Boğazı'nı kapattıracak bir
krizin tetiklenmesi. Böylece
ABD'nin stoklarındaki milyarlarca metreküp gaz ile milyonlarca varil petrol büyük bir stratejik
önem kazanarak dünya pazarlarına akacaktır.