Bu "Aydın Düşmanlığı" olgusunu artık iyice irdeleyip, bir karara varmamız gerekiyor. Aydın kavramı üzerindeki tartışmalar da, tıpkı "Kürt Sorunu" veya benzer çözümsüz sorunlar gibi, bitmek tükenmek bilmez şekilde toplum hayatımızı gerginliklere sürüklemekte.
Oysa biliyoruz ki kendilerinden "Aydın" olarak söz edilenler de, kavrama ilişkin özeleştirileri yoğun biçimde yapmaktalar.
Bu yılın başında, yine "Aydın Sorumluluğu" konulu tartışmalar yapılmış ve konuyu mayıs ayında Zaman'daki yorumunda ele alan Herkül Millas'ın yazısını kesip saklamıştım. O yazıdan bazı alıntılar yaparak konuya girmek istiyorum:
- "Aydın sorumluluğu" bu topluma özgü bir söz. Batı'da "entelektüel" denen insanlara öyle özel bir sorumluluk yakıştırılmaz. Entelektüelden çalışması, felsefi konuşması, sanattan söz etmesi, yaratıcı olması falan istenir. Aslında o bile istenmez; böyle bir şey "umulur" ondan, o kadar. Bunu da tam sunamazsa kimse onu kötülemez, yine entelektüeldir o. Bizde ise aydın bir tür cengaverdir, vatan kurtaran aslan, öncü, toplum için kendini feda eden kimsedir. "Görev" beklenir ondan.
- Bu söylediklerimin "aydın düşmanlığı" ile ilgisi yok. Ben de zaten kendimi kendi çapımda aydın sayarım; ama kurtarıcı misyon yakıştırmıyorum kendime (artık). Bana bu olumsuz (misyoner) anlamıyla "aydın" diyenler çıkınca bocalar, gayriihtiyari yutkunurum. Ben "kurtarıcılığa" soyunan aydınları kınıyorum. Kendime ise her sıradan vatandaşta olan ve olması gereken sorumluluk kadar sorumluluk atfediyorum.
Sayın Millas'tan yapığım bu alıntılara eklemek istediğim noktalar var.
- Aydın ille de "Devlet Düşmanı " değildir. Örneğin Atatürk de bir aydındı ve bir devletin kurucusuydu. O da, "Osmanlılık" kavramına temelden eleştiriler getirmişti. Ancak kendi kurduğu devleti (Cumhuriyet) eleştiren aydınlara karşı, "Devleti korumak" gerekçesiyle baskılar uygulandı.
- Aydın olmanın şartları arasında ideolojik bir kampın yandaşı veya demokrat olması yoktur. Ayrıca Herkül Millas'ın yaptığı gibi, aydın türlerini eleştiren aydınlar da bulunabilir.
- Devlette görev aldıkları dönemde aydınlara karşı öfke seslendirenlerin, devlet sorumluluğundan kurtulduktan sonra
"Nihilist aydınlar" arasına girdikleri de sık sık görülmüştür. Örneğin muvazzaflıkları sırasında Amerikan ittifakının mimarları olan bazı askerlerin ve diplomatların, emeklilik dönemlerinde antiAmerikanizm'in bayraktarı olduklarını sık sık görmüyor muyuz? Bu tartışma uzayıp gidecek ama bir nokta koyma denemesi yapmak da herhalde kaçınılmazdır.