New York Üniversitesi (NYU) antropoloji profesörü David Sloan'a göre " Dedikodu "nun sosyal işlevleri varmış. Araştırmalara göre bireyin içini döküp rahatlamasını sağlamasının yanı sıra, dedikodu aynı zamanda düzenleyici bir sosyal işlev de görüyormuş. Profesör Sloan " Dedikodu bilgiyi paylaşmanın bir yolu, üstelik başkalarını kontrol etmeye imkân veriyor. Yanlış davranışı engellemenin bir yolu olabilir " diyormuş.
Aslında doğru olabilir bu. Yıllar önce bir deniz tatilinde teknedeki hanımlar, aralarında yoğun bir dedikodu oturumunu açmışlardı. Çetin Altan bir süre onları dinleyip, anlamaya çalıştı. Sonra yorulup, biz erkeklere döndü ve gözlemini şöyle seslendirdi:
- Bu profesyonel bir uğraş. Bu kadınlar
" Objektif karakter tahlili " yapıyorlar. Bizim gibi amatörlerin bunu başarması çok zor.
Aslında Çetin Altan'ın o gözlemi, kadınlara yönelik bir anlık iğneleme denemesinden başka bir şey değildi. Çünkü dedikodu veya " Objektif karakter tahlili " kadınlar kadar erkeklerin ve hatta daha çok erkeklerin ilgi duyduğu bir uğraştır.
Çok ünlü bir işadamı tanıyorum. Uzun yıllardır her sabah " Sosyete " denilen dar çevreden bir hanım arkadaşı, görev gibi her sabah ona dedikodu raporu verir.
Yıllar boyu tanıdığım her düşünceden politikacıdan, en fazla siyasi dedikodular duyduğumu söyleyebilirim. Bu dedikoduların bazen kitlesel iletişime konu olduklarını ve sanal medyada sayısız " Fısıltı Gazetesi "nin yayın hayatına atıldığını hepimiz biliriz.
Ama Amerikalı antropologun iddia ettiği gibi dedikodunun yararlı olabileceği konusu tartışılmalıdır. Çünkü kanıtlanmış, doğru ve herkesin bilebileceği dedikoduların adı " Haber "dir.
Dedikodu ise, konu edilen kişileri genellikle incitecek ve çoğunlukla abartılmış söylentilerin seslendirilmesidir. Dedikodu yüzünden dağılan aileler, bozulan arkadaşlıklar var.
İşin daha kötü yanı dedikodu alışkanlık yapan, bağımlılık yaratan bir olgudur.
Sonunda dedikodu bağımlısı olanlar okumayı, öğrenmeyi ihmal etmeye başlar, sadece tanıdık isimleri tekrarlamayı " Kültür " zannederler. Bunun sonunda dedikodu bağımlısı insanların beyinleri pelteleşir, kafalarındaki kavramlar kargaşaya düşer.
Ama dedikoduyu önlemenin yolu da yoktur. Belki hikâyeyi bilirsiniz. Bir ülkede çok dedikodu yapıp herkesin huzurunu bozan bir adamı hâkim önüne çıkarmışlar. Hâkim " 40 tane kuş tüyü alıp, bir sokakta 40 kapının önüne koyacaksın, ertesi gün bu tüyleri toplayıp bana getireceksin " demiş. Adam itiraz etmiş:
- Hâkim bey tüyler uçar gider. Ben nasıl toplarım?
Gülmüş hâkim ve bağırmış:
- Be adam senin dedikoduların uçuşurken hiç düşünmedin mi olacakları?
Ben diyorum ki.
Tamam, dedikoduyu önlemek mümkün değil ama, hiç olmazsa bizler birey olarak dedikodu yapmamaya çalışalım. Bırakalım dedikodunun yararlarını antropologlar inceleye dursunlar.