Medyada yazılıp çizilenlere baktığımızda manzara şu: Hepimiz " Yemekteyiz " programına ateş püskürüyoruz.
Ama program reyting rekorları kırıyor.
"Kızım başka şey seyret, git kitap oku" diyen babasına "ama bunu seyretmeyince arkadaşlarımla konuşacak konum olmuyor, benimle alay ediyorlar" karşılığını veren ilköğretim öğrencileri var, düşünün.
Yalana dolana, dedikoduya " sofra açan " bu program ve genel olarak reality show denen felaket üzerine ben de yazmıştım, hatırlayacaksınız.
Fakat bugünlerde program üzerine analiz diye kaleme alınanları okuyorum da şaşırıp kalıyorum.
Yok, program Batı'da da yaygınlaşan food-porn (yiyecek pornosu) akımının bir parçasıymış!
Yok, halk kendini buluyormuş programda, ondan çok tutuluyormuş.
Bunlar analiz değil, zırva!
Programda doğru düzgün bir tek yemek yapılmıyor ve gerçekten iştahtan söz edilecek tek bir unsur bile yok! O zaman nasıl food-porn denen şeyin etkisinden söz edilebilir ki! Dedikodu şehvetinden ve pornografik hale gelmiş yarışma rekabetinden söz etsek, o dahi daha doğru olur.
" Halk kendini buluyor " tezi de bütün dünyada nedense bir tek bizde sosyolojik analiz yerine konuyor. Kimse kendinin çıplak tekrarıyla ilgilenmez oysa!