Şurası kesin...
2012'ye yaklaştıkça kıyamet tartışmaları daha çok yer bulacak!
Hatta belki de bu beklentiyle toplu histeri krizlerinin yaşandığını göreceğiz.
Çünkü Maya astronomları nın kehanetiydi, Marduk'tu, Nostradamus'tu, Novelty teorisi ydi derken...
Popüler kültürde kıyametin kopuş tarihi Aralık 2012'ye sabitlendi.
Geçen akşam Saba Tümer'in programında Cemil İpekçi de balıklama dalmış konuya: " ABD biliyor ama söylemiyor; 2012'de yarım kıyamet olacak, insanlığın yarısı yok olacak ."
Baktım, insanlar Ergenekon'u, Obama'yı bırakıp bunu konuşuyorlar.
Haydi, Cemil İpekçi aklına estikçe "renkli" konularda fikir beyan etmeyi seviyor, diyelim.
Ama bilimsellikten asla sapmayan veya geleneksel inanç çizgisini asla bozmayan nice insan tanıyorum ki, " 2012 " tarihi telaffuz edilince yerlerinde şöyle bir kıpırdanıyor, heyecana kapılıyorlar.
***
Şimdi bu köşede...
Bütün ilahi vahiy inançlarına göre " kıyamet bilgisi "nin Allah'a ait olduğunu; kesin kıyamet tarihi belirlemenin doğrudan bu inançlara ters düştüğünü uzun uzun anlatmak bana düşmez.
Ben konuyu deyim yerindeyse antropolojik açıdan ele almak istiyorum.
Saatini mutluluk ve tatmin duygusuna göre kurmuş modern insan neden dünyanın ölümünden söz etmekten gizli bir haz alıyor?
Neden bu konuda yazılmış kitapları yutarcasına okuyor, bu konuda çekilmiş filmleri keyifle izliyor?
Bu soruların cevabı şu olguda gizlidir: Hiçbir kültürde, hiçbir zihinde kıyamet kesin bir felaket, toptan bir yok oluş anlamına gelmez.
Daima geriye kalanlar vardır...
Kimdir o geriye kalanlar, yıkımdan çıkacak olanlar kimdir?
Seçilmişler...
Kıyametten inançları ve yaşamları nedeniyle kurtulmayı hak edenler...
***
Yani kıyamet denilen olay Tanrı'nın gücünü ve gazabını olduğu kadar iyilerin de ebedi varoluşunu simgeler.
Kötüler gider, iyiler kalır.
Popüler zihindeki kıyamet tablosu budur.
"Kıyamet bugün kopacak, yarın kopacak" diye vaazlar verenlere, " kıyamet tarikatları" kuranlara dikkatle bakın...
Hepsi modern insanın içindeki o buruk fakat derin arayışı gıdıklamaktadır!
Düşünün...
Hayatını gündelik harala gürelenin
çarklarına kaptırmış insanların hangisi bir gün " seçilmiş "lere katılıp ebediyen huzura ermeyi istemez?
Alttan alta da olsa, kim istemez berbat bir hayatın ölümlüsü olmak yerine korkunç bir kıyametin ölümsüzü olmayı?
Ah, işte budur püf noktası!
Medyadaki kıyamet teorilerinin çekiciliği bundandır!
Ama bir de şu var...
Marduk, Maya kehaneti, 2012 diye patırtı koparırken sanki bir başka şeyi gözümüzden kaçırmakta, neredeyse kendimizden saklamaktayız.
"Küçük kıyamet "i; yani ölümümüzü...