Eski alışkanlıklarından bir türlü vazgeçemiyorlar.
Ya da kafaları saplantılarından başka bir şeye çalışmıyor.
Ne ki, bir bardak suda koparmaya çalıştıkları fırtına bardağı çatlatamıyor bile.
Eskiden onlar için ne kadar önemliydi böyle şeyler...
Memur gazetelerinde çarşaf çarşaf çıkardı, şu komutan şu göreve, bu komutan bu göreve... Kara Kuvvetleri'ne kim gelmiş de Deniz Kuvvetleri'nden kim gitmiş... Hangi albay hangi alaya, hangi yüzbaşı hangi bölüğe...
Halkın umurunda olmazdı ama memurlar bunları büyük bir dikkatle incelerlerdi.
Çünkü işin altında, adı konulmamış bir "hangisi darbe yapabilir hangisi yapamaz" merakı vardı...
Ya da gizli bir "keşke yapsa" beklentisi.
***
Birkaç gün önce bürokrasiden bir "görevden alma" ve ardından "istifa" haberi geldi.
Ahmet Paşa ya da Mehmet Paşa... Kime ne bundan? (Cihat'tı galiba.)
Niçin alınmış, o da niçin istifa etmiş? Kime ne bundan?
Hulusi Akar'la arası iyi değilmiş galiba...
Yok yok, daha önemli bir göreve getirilecekmiş...
Eee, bize ne bundan?
Faşistler çok heyecanlandılar: Akılları sıra "hükümete vurma" fırsatını ellerine geçirmişlerdi...
Kimse aldırmadı.
Çünkü Ankara dedikoduları Ankara gazetecilerinden başka kimseyi ilgilendirmiyordu.
Bir de "gizli Meralciler" çok duyarlık gösterdiler.
Tarafsız görünmeye çalışıp Meralcilik edenler.
Önce iki elleriyle bir gazeteyi batırmadan çıkarsınlar da sonra isterlerse Meralcilik mi Kemalcilik mi, Gülcülük mü, vaybabacımcılık mı, ne isterlerse ederler.
Arkadaşlar, bunlar "marjinal" işler.
Marjinal işlerle vakit öldürürsen marjinal kalırsın.
Bu seni mutlu edecekse mesele yoktur.
Atı alan da parti olarak yüzde 45'le, lider olarak da yüzde 55'le Üsküdar'ı geçer.
Bayramınız mübarek olsun efendim.
***
Sınıf bilinci
"Tam bir proleter kafasıyla çalışıyorum."
Ajda Pekkan