Almanya kartlarını açık oynuyor, diyor ki "bizim sorunumuz Türkiye ile değil, Erdoğan'la".
Bu sözler Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel'e ait.
Devam ediyor, Herr Gabriel, "Türkiye Erdoğan'dan sonra da var olmaya devam edecek".
Almanya Başbakanı Merkel de geçen hafta "Türkiye, Erdoğan'dan ibaret değil, referandumda hayır oyu veren yüzde 50'ye yakın bir kitle var ve onların bizlerden beklentileri var" demişti.
Bu iki Alman'ın bu açıklamalarının yanına bir de CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Alman dergisine verdiği "Türkiye'de can ve mal güvenliği yok" sözlerini eklemekte fayda var, o zaman mesele daha açık anlaşılıyor.
Almanların derdi AB içerisinde kaybettikleri prestiji kazanmak. Bunun için kendilerine düşman olarak Türkiye'yi seçtiler. Türkiye'yi düşman yapmalarının nedeni eski Türkiye'nin olmayışı, karşılarında yeni bir Türkiye var ve onun da mimarı Cumhurbaşkanı Erdoğan.
Almanlar, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı ortadan kaldırıp, eski Türkiye'yi görme peşindeler. Saldırılarının hedefinde bu hayal var.
Çünkü eski Türkiye bir dediklerini iki ettirmiyordu, yeni Türkiye ise casusluk, ajanlık, terör örgütü sözcülüğü yapan Almanların kollarına kelepçeyi takıveriyor.
Almanya'nın yeni Türkiye karşısında düştüğü bu durum, AB içerisindeki lider rolünün sorgulanmasına yol açtı. Türkiye'ye karşı kaybederken, AB içinde de kaybeden olma yolunda ilerliyorlar.
24 Eylül'de seçimleri var. Seçim yaklaşırken Türkiye düşmanlığında vites yükselttiler. Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yönelik agresif açıklamalarının seçim süreciyle sınırlı olduğunu söylemek zor zira bu süreçten önce de saldırıyorlardı.
Dışardan saldırırken içerden de yandaş topluyorlar, CHP genel başkanının Türkiye'yi şikayet eden sözlerini gerekçe göstererek, Türkiye'ye müdahale çağrısı yapıyorlar.
Almanya'nın asıl derdi Türkiye'ye müdahale. Bunu Hristiyan Demokratlar, birlik partileri, Sosyal demokratlar, Yeşiller, hepsi bir ağızdan yapıyor. Seslendirdikleri yer ise AB ve NATO.
Şimdi gelelim Almanya'nın bu çerçevede Türkiye'ye yönelik son ithamlarına. Dışişleri Bakanları Sigmar Gabriel, Alman turistleri yine Türkiye'ye gitmesinler diye uyarmış. Geçenlerde de uyarmıştı ama dinleyen olmamıştı.
Bu kez Almanlara şöyle seslenmiş, "Türkiye'ye giderseniz, FETÖ'cü diye tutuklanabilirsiniz".
Sigmar Gabriel böyle diyor, Alman turistlerin Türkiye'de kaldıkları otellerde, FETÖ'cülerin bulunabileceğini, otel sahiplerinin FETÖ'cü olabileceğini bu nedenle o otellere giden Almanların da FETÖ'cü şüphesiyle göz altına alınabileceklerini söylemiş.
Peki sayın Gabriel, bir Türk vatandaşı Berlin'de DAEŞ teröristinin otelinde kalsa, otel sahibiyle sıkı fıkı olsa siz ne yaparsınız, oteli DAEŞ'liyle birlikte o Türk'ün de başına yıkarsınız. Yapmadınız mı, DAEŞ Berlin'de Noel saldırısı gerçekleştirdikten sonra saldırganın ara sıra gittiği bir camiyi kapatıp, tuttuğunuz cami cemaatini içeri atmadınız mı?
Diyanet'e bağlı imamları, sakladığınız FETÖ'cüleri deşifre edebilir diye fişleyip, tehdit etmediniz mi?
Alman bakan, Türkiye'ye gelmek isteyen Alman turistlerin gözünü bu şekilde korkutmaya çalışmış.
Aslında korku pompası yaparken niyetini açık etmiş sanki.
Alman turistlerle FETÖ arasında bir bağ mı var ki de böyle demiş.
Daha önce Alman gazeteci gelmiş, PKK'lı çıkmış, yakalanmıştı.
Alman aktivist gelmiş, casus çıkmış, yakalanmıştı.
En son Alman milletvekilinin gelmesi gündemdeydi, sol parti milletvekili Alexander Neu, PKK sözcülüğünü yapan biriydi, Konya'daki Alman askerlerinin ziyaretçi listesinde adını görünce, hemen panik yapmış, "ben Türkiye'ye gelirsem PKK'lı diye tutuklanabilirim" demişti.