Mustafa Taha Dağlı

Mustafa Taha Dağlı

24 Temmuz 2017, Pazartesi

Diğerlerinin olduğu gibi onların da tek umudu Türkiye

Arap olsun, Türkmen olsun, Kürt olsun fark etmiyor, Suriyelinin de Iraklının da başlarındaki zalimlere, teröristlere karşı tek umudu var o da Türkiye.
O umutlar boşa çıkmadı.
Türkiye Suriye'de sahada, sahada olmadan önce milyonlarca Suriyeliyi kurtarmıştı. Sonra Fırat Kalkanı harekatıyla sınır hattının bir bölümünü güvenli hale getirdi. Azez-Cerablus arasında on binlerce Suriyeli kendi ülkelerinde, kendi topraklarında 2011'den sonra ilk kez yaşam alanı buldu.
Türk askeri Suriye'den çekilsin kampanyasını ABD ile PKK-PYD yürütürken, bizdeki bazı ahmaklar da "ne işimiz var Cerablus'ta" diye mırıldanıyordu.
Eğer askerimiz orada olmasaydı, sınır hattında PYD'nin terör devleti çoktan kurulmuş olacaktı.

Fırat Kalkanı 24 Ağustos 2016'da başlamıştı.
17 Ekim'de Irak'ta Musul operasyonuna girişildi.
Türkiye Irak'ta da sahadaydı.
Engellemelere rağmen çekilmedi, Başika üssü terk edilmedi.
Amerikan askerleri, Fransız askerleri, Haşdi Şabi militanları, PKK teröristleri ve onların karşısındaki DAEŞ teröristleri, Musul'u yerle yeksan edip, paylaşma planlarına başladı.
Türk askeri Kuzey Irak'tan çekilseydi bu paylaşım çoktan son bulmuş olacaktı.
Asker orada kalarak caydırıcı özelliğini gösterdi bununla da yetinilmedi, Musul'un paylaşım planında şehrin yerel unsurları olan Sünni Araplara sürgün yolu görünmüşken, Türkiye Musul operasyonundaki tek yerel güç olan Ninova Muhafızlarını eğitip, harekata dahil edilmelerini sağladı.

Mayıs ayında bu kez Katar krizi patlak verdi. Türkiye en kritik hamleyi anında yaparak, Doha'ya asker gönderdi. Yine "ne işimiz var Katar'da" diyenleri gördük tıpkı krizi başlatan üst akılın söylediklerini seslendirdiler.
Eğer Katar'a o yerinde müdahaleyi yapmamış olsaydık bugün belki de Arap dünyası kanlı bir savaşa tutuşmuş olacaktı, Türk askerinin bölgede bulunması Suudi Arabistan-Katar-İran üçgenindeki kıvılcımın yangına dönüşmesinin önünde caydırıcı bir unsur oldu.
Meydan boş bırakılsa Katar'a Suudi Arabistan'dan askeri bir müdahale gelebilir, bunun karşılığında İran devreye girerek Körfez'de bir Şii-Sünni savaşı patlak verebilirdi.

Ve şimdi Mescid-i Aksa'da Türkiye beklentisi var.
Filistinlilerin de Iraklılar, Suriyeliler ve diğer Araplar gibi gözü kulağı Türkiye'de.
İsrail Hazreti Peygamberin mirası Mescid-i Aksa'daki 1967'den beri devam eden işgaline yeni bir boyut kazandırdı. Filistinli Mescid-i Aksa'nın elden gitmesine sessiz kalmıyor, canı pahasına Aksa'yı savunuyor.

Bu direnişte yalnızlar.
Yanlarında askeri bir güç olmasına imkan yok.
Bunun farkındalar.
Tek istedikleri Türkiye'den gelecek yüksek ses.
İsrail'e diplomatik bir hamle yapıp, dikkatlerin Aksa'daki Siyonist saldırıya çevrilmesini sağlamak.

Türkiye Gazze'de, Batı Şeria'da, Kudüs'te ne zaman bir katliam olsa, o yüksek sesi veren tek ülke oldu.
Mescidi Aksa'daki bu son olayda da yine aynısını yaptı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İsrail'e yönelik Aksa uyarıları, geçen Cuma günkü Mescid-i Aksa'ya destek mitingleri İsrail'de bir numaralı gündem maddesiydi.
X-ray cihazlarının Aksa'nın kapısının önünden kaldırılmasını isteyen Filistinliler, Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan gelen tepkilerin dozuyla ölçümler yaptı.
Bu tepkilerin İsrail'e geri adım attıracağına inanıyorlar.
Kendileri orada canlarını siper ederek Aksa'yı savunurken, Türkiye'nin bu davaya sahip çıkıyor olması Kudüs'te moralleri zirveye çıkardı.
İsrail'in ise gözünü korkuttu.
Eğer Türkiye sessiz kalsaydı, İsrail yaptığı girişimin ardından etrafa bakındığında Filistinlilerin yalnız olduğunu görseydi, girişim daha büyük bir saldırıyla sonuçlanacaktı.
Tıpkı 2016'da ezan yasağında olduğu gibi tıpkı 2011'de Mescid-i Aksa'nın yarısının sinagoga çevrilmesini öngören yasada olduğu gibi. Bunların her ikisinde de saldırı girişimi vardı, Cumhurbaşkanı Erdoğan İsrail'e "Filistinliler orada yalnız değil biz varız" dediğinde girişim yarıda kaldı, Knesset'e getirilen ezan ve Aksa yasa tasarıları askıya alındı.

SON DAKİKA