Bu millet, 15 Temmuz kanlı darbe girişimine karşı şanlı bir duruş sergilemeseydi neler olurdu acaba?
Şöyle düşünelim, bir gecede neler yaşadık, neler gördük, bir ömür gibi bir gece geçirdik.
O gece aynı anda hem Gazze olduk, hem Suriye hem de Mısır.
İsrail'in Filistinlileri savaş uçaklarıyla bombaladığı gibi bombalara maruz bırakıldık.
Suriye'de katil rejimin tankları insanların üzerine sürdüğü gibi, İstanbul'da Ankara'da sokaklarda, caddelerde tanklarla karşı karşıya geldik.
Ve Mısır'daki darbenin bir benzerini gördük, karşı çıkmasaydık tıpkı Mısır gibi olacaktık.
Siyonistlere, katil rejimlere, Batı uşağı darbecilere karşı dimdik durduk.
Ve kanlı girişimi püskürttük.
Peki sonra neler oldu?
Türk ordusu teröristlerden temizlendi.
Buna hem Filistinli hem Mısırlı hem Suriyeli hem de Iraklı mazlumlar sevindi.
Çünkü nerede karşılarına bir zalim dikilse gözleri hep bir Türk askeri arar, 15 Temmuz'dan sonra karşılarında bir daha asker kılığındaki FETÖ teröristlerini görmediler.
Fırat Kalkanı Harekatıyla ülkelerine, topraklarına özgürlük getiren Türk askerlerini gördüler.
Darbe girişimi 15 Temmuz'da oldu, Fırat Kalkanı harekatı ise 24 Ağustos'ta başladı.
Eğer darbeciler başarsaydı, Fırat Kalkanı olmayacaktı.
6 yıldır teröristlerin elindeki Suriye toprakları rahat bir nefes alamayacaktı.
Darbe girişimi 15 Temmuz'da oldu, Irak'ta Musul operasyonu 17 Ekim'de başladı.
Darbeye darbe diyemeyen güçler, Musul operasyonu öncesi "Türk askerini istemiyoruz" diye kampanyalar başlattı.
Türkiye buna da direndi, Başika'dan çekilmedi.
Çünkü Türk askeri Musul'da oynanan kirli oyunun karşısındaki tek caydırıcı güçtü.
Suriye ve Irak'ın Türkiye için önemi çok büyük.
15 Temmuz'dan sonra dimdik ayağa kalkıp doğrulan Türkiye, sınırımızdaki kumpasları bir bir engellemeyi başardı.
Yoksa 2011'den bu yana bu iki komşu ülkemizde yaşananların en büyük amacı sınırımızda bir terör devleti kurdurmaktı. Türkiye Suriye'de Azez-Cerablus hattını temizleyerek, Irak'ta da Musul çevresine asker yığarak bu planları bertaraf etti.
Darbe girişimi 15 Temmuz'da oldu, 7 Eylül'de ise Türkiye'nin Filistin için yaptığı bir ilk yaşandı.
İsrail'e kabul ettirilen özür ve tazminat şartlarının ardından üçüncü madde Gazze ablukasının hafifletilmesiydi. Ekmek yapılacak unun bile gramla sokulduğu Gazze'ye Türkiye tek seferde 10 bin ton yardım götürdü. Filistinli mutluydu çünkü kendi hakkını koruyan bir Türkiye vardı.
15 Temmuz tüm karanlıkları aydınlatan bir tarihti.
Hainleri tek tek görebildik bunun yanında o karanlık gecenin sonunda ışıklar yandığında darbeciler ve darbecilerin arkasındakiler de suçüstü yakalandı, hepsi kısa sürede deşifre oldu.
15 Temmuz'dan sonra bir önemli tarih de 16 Nisan'dı.
15 Temmuz'da katliam vardı, 16 Nisan'da ise diplomatik tehdit ve saldırılarla çıktılar karşımıza.
O sivil anayasaya geçilmeyecek dediler.
Bunun için yeni 15 Temmuz tehditleri savurdular, atlarla, köpeklerle üstümüze saldırdılar.
Çok şükür bunlara da pabuç bırakılmadı.
Zaten eğer 15 Temmuz'da darbeciler başarmış olsalardı, 16 Nisan hiç olmayacaktı.
15 Temmuz'u savuşturup, 16 Nisan'ı tamama erdiremeseydik de süreç yarım kalacaktı.
Bu nedenle bu iki tarih birbirinin tamamlayıcısıdır.