Amerika'da 20 Ocak'ta Donald Trump yemin ederek göreve başlayacak.
Obama ise giderayak öyle hamleler yapıyor ki, ABD ile Rusya arasındaki hissedilir kutuplaşmayı daha da keskin hale getiriyor.
Obama yönetiminin son icraatlarına bakınca, 35 Rus diplomat sınır dışı edilmiş, 2 Rus elçiliğini kapatılmış, siber saldırılardan Rusya'yı sorumlu tutan CIA raporu yayınlanmış ve 4 bin ABD askeri NATO'nun Doğu Bloğu ülkelerine sevk edilmiş.
Donald Trump, tüm bunlara karşı olsa da 20 Ocak'a kadar olup biteni kenardan izlemek zorunda.
Rusya lideri Putin ise Obama'ya karşılık vermeden milat olarak belirlediği 20 Ocak tarihini bekliyor.
Peki 20 Ocak'ta Trump Beyaz Saray'a çıkınca, bu krizler atlatılır mı?
Zira mevcut ABD yönetiminin Rusya'ya karşı agresif politikasında, uzun süre iz bırakan, tamiri mümkün mertebe geç ve zor olan, büyük ölçüde tahribatlar amaçlayan unsurlar göze çarpıyor.
Trump'ın Obama'nın kısa vadede yaptığı Rus karşıtı sert icraatları, kısa sürede geri çekmesi ne kadar kolay olabilir, en çok merak edilen de bu.
Zira NATO'yu Rusya'ya karşı hareketlendiren ABD yönetimi, son olarak Almanya'daki üslerine 4 bin askerle 2 binden fazla askeri araç gönderdi, tüm bunlar doğu bloğu ülkelerine sevk ediliyor.
Rusya ise buna karşılık Suriye'deki asker sayısını azaltma kararı çerçevesinde, Tartus açıklarındaki uçak gemisini Karadeniz'e çekmek zorunda kaldı.
Rusların Trump'tan ciddi bir beklentilerinin olduğu açık.
Bakalım ABD'nin yeni Başkanı bu beklentilere nasıl cevap verecek.
Bu durum Türkiye'yi de ilgilendiren bir mesele.
Zira Obama'nın giderayak attığı o sert adımların hedefinde Rusya ile birlikte Türkiye de vardı.
Mesela PYD-PKK terör örgütüne uçaksavar, karadan havaya fırlatılan füzelerin de aralarında bulunduğu silahların gönderilmesini sağlayan bütçe onaylandı.
Peşinden de PYD teröristlerine arka arkaya silah sevkiyatı yapıldı.
Mevcut ABD yönetimi, Türkiye'nin El Bab'daki DAEŞ terör örgütüyle mücadelesini baltalayan, PKK-PYD terör örgütüne açık destek veren, bu destekten geri adım atmadığı gibi terör örgütlerinin daha da önünü açan bir politika izliyor.
ABD öncülüğündeki DAEŞ'le mücadele koalisyonu, DAEŞ'le savaştığı iddiasıyla PYD terör örgütüne kucak açıp, teröristlere silah verirken, El Bab'da gerçek anlamda DAEŞ terör örgütüyle mücadele eden tek güç olan Türk askerini ise yalnız bıraktı.
Türkiye bu durumu sorguladığında Washington yönetimi cevap veremedi.
O halde İncirlik üssünün ne anlamı var, diye soruldu.
Dikkatli bakınca ortaya çıkıyor ki, ABD'nin iki yüzlü politikalarının tamamı Türkiye tarafından Amerikalıların yüzüne vuruluyor.
Ortaya ise Obama yönetiminin iki yüzlü politikalarının deşifre olduğu artık iki yüzlü değil gerçek anlamda Türkiye karşıtı, terör örgütleriyle iç içe geçmiş bir siyaset uyguladıkları gerçeği çıkıyor.
Hatta artık işi öyle hoyratlığa vuruyorlar ki, büyükelçiliklerinin resmi hesaplarından Türkiye'nin suikastla öldürülen tek Başbakanı Nihat Erim üzerinden bile tehdit mesajları vermekten geri kalmıyorlar.
Obama'nın Türkiye ile Rusya'yı hedef alan saldırgan tutumunun arkasında ise Suriye politikası var.
6 yıllık bir plan öyle ya da böyle ABD'nin dışarda tutulduğu çözüm denemeleriyle bertaraf edilmeye çalışılıyor.
Halep'ten sonra Suriye genelinde ateşkes ve sonrasında Astana zirvesiyle beklenen siyasi çözüm süreci gerçekleşirse, Obama'nın Suriye politikası da kendisiyle birlikte devrini tamamlamış olacak.
Obama plan sürecine dahil olmadığı bir ateşkesi istemiyor, planladığı ateşkesleri ise sadece birkaç günle limitli tutuyor.
Suriye'de de 30 Aralık'tan sonra ihlaller sıklaşmaya başladı. O ihlallerin arkasının çok iyi araştırılması gerek, özellikle Suriye'de PYD-PKK, El Kaide unsurları ve hatta DAEŞ üzerinden diğer tarafta da Şam rejimi ile İran cephelerinden, ateşkesi bozmaya yönelik atılan kurşunlar var.
20 Ocak'a kısa bir süre kaldı, ancak son güne kadar da bu agresif politika devam edecek gibi görünüyor.
Trump'ın ortadaki kriz enkazını ne kadar sürede kaldıracağı bilinmiyor ama bilinen bir şey var ki, Türkiye tüm planlarını Trump'ın gelişine göre yapmıyor.
Ankara'nın son süreçte attığı tüm adımlar, 20 Ocak sonrasındaki olumsuz ihtimalleri de kapsıyor.
Mevcut tutumun devam etme olasılığı elde tutuluyor, buna göre de Trump'a endeksli olmayan bir siyaset izleniyor.