Mustafa Taha Dağlı

Mustafa Taha Dağlı

05 Aralık 2016, Pazartesi

Yine AB yine çifte standart

Geçen hafta BBC'de dosya haber yayınlandı, konu parlamenter sistemden ayrılıp, başkanlık sistemine geçen ülkelerdi.
Uzun bir dosya hazırlanmış ancak sadece 3 ülkeden örnek verilmiş.
Biri Zimbabve diğeri Gana üçüncüsü de Malavi.
BBC, bu üç ülke örneğinden yola çıkıp, Türkiye'ye uyarı yapmış, "parlamenter sistemi bırakıp, başkanlığa geçmeyin, sonu diktatörlük olur" diye.

Batı dünyasının Türkiye'deki anayasa değişikliğiyle ilgili bakışını çok net ortaya koymuş, BBC bu özel haberiyle.

Tıpkı Türkiye'nin PKK, PYD ve FETÖ gibi terör örgütleriyle mücadelesinde olduğu gibi anayasa değişikliğine de karşı çıkıyorlar.

Terör örgütleri bu ülke için büyük bir tehdit.
Biz teröristlerle uğraşıyoruz, onlar "sakın ha" diyorlar.

Parlamenter sistem, bu ülke için bir çıkmaz sokak.
Biz, bu çıkmaz sokağı, krizden çıkılır hale getirmek için uğraşıyoruz, onlar "sakın yapmayın" diyorlar.

Almanya, PKK'ya da PYD'ye de FETÖ'ye kucak açıyor, destek sağlıyor.
Biz onların taşeron olarak kullandığı bu terör örgütleriyle mücadele edince, bizi Avrupa Birliği müzakereleriyle dizayn etmeye kalkıyorlar.

Aynı Almanya, kendisine dokunabilme ihtimali olan şüphelilere, direk terörist muamelesi yapmaktan asla çekinmiyor.
Mesela Kasım ayında tam 10 eyalette terör örgütlerine militan kazandırabilir iddiasıyla aralarında camilerin de olduğu yaklaşık 200 binaya baskın yapıldı.

Türkiye, kanlı bir darbe girişimini geride bıraktı. İşin içinde katliam vardı, işgal boyutu vardı, terör örgütleri vardı, böylesine bir darbe girişimi sonrası olağanüstü hal ilan edildi, ilk tepki AB'den geldi. OHAL ile ilgili bizim içişlerimize müdahale etmeye kalktılar ve hala da bu girişimlerini sürdürüyorlar.

Ama kendi ülkelerinde OHAL alabildiğine devam ediyor.
Almanya'da 2014'te Frankfurt'ta bir binanın tahliyesini protesto eden aktivistleri dağıtabilmek için olağanüstü hal etmişlerdi, kimsenin umurunda olmadı.

Fransa'da 2005'te göçmenler park halindeki araçları ateşe verince, ülke genelinde olağanüstü hal ilan ettiler.
Aynı Fransa, DAEŞ terör saldırıları nedeniyle bir yılı aşkın süredir olağanüstü hal ile yönetiliyor, 6 ayda bir de bunu uzatıyorlar.
Paris'teki DAEŞ saldırısı yüzünden olağanüstü hal ilan etmişlerdi, olağanüstü hal devam ederken DAEŞ, Nice kentine saldırdı, bunu gerekçe gösterip olağanüstü hali 6 ay daha uzattılar, kimse sesini çıkarmadı.
Biz hatırlatınca "sizinki başka bizimki başka" denildi.

Şimdi benzer iki yüzlülük anayasa değişikliği konusunda yaşanıyor.
Biz krizlere gebe bir sistem olan parlamenter sistemi revize edip daha modern bir anayasa talep ediyoruz, ona karışıyorlar, halkımızı Zimbabve örneğiyle tehdit etmeye kalkıyorlar.

Benzer durum İtalya'da olunca ise destekliyorlar. Mesela İtalyanlar 70 yılda 63 hükümet gördü, tam bir koalisyon ülkesi. Bir iktidarın ömrü bir yıldan biraz fazla oluyor.
Tabi siyasi istikrarsızlık, ekonomik krizi tetikliyor. İtalyanlar bu durumun farkında o nedenle, karışık yapıyı daha makul hale getirmek, ülkeyi koalisyonlar bataklığından kurtarabilmek kısacası siyasi istikrarın önünü açabilmek amacıyla bir anayasa değişikliği paketi hazırladılar, bunu referanduma götürdüler.

Türkiye'de anayasa değişikliğine şiddetle karşı çıkan Batı dünyası, İtalya'daki anayasa değişikliğini destekledi.
Nedeni İtalya'nın istikrara kavuşması değil.
İşin ucu kendilerine dokunuyordu da ondan.
Referandum direk olmasa da dolaylı yoldan İtalya'nın Brexit'i olarak yorumlandı.

Sandıktan "hayır" çıktı, kaybeden İtalya Başbakanı Renzi istifa etti.
AB'den ayrılmayı savunan 5 Yıldız hareketinin iktidara gelmesi muhtemel.
AB ise bu ihtimalden büyük endişe duyuyor.

SON DAKİKA