Fırat Kalkanı Harekatı, Halep ateşkesi ve Suriye genelinde ateşkes ilanı.
Türkiye 6 yıldır devam eden şiddet sürecinin seyrini değiştirecek kuvvette üç bağımsız adım attı.
Bu sürece mevcut ABD yönetimi hiçbir şekilde bulaştırılmadı.
Onların rahatsızlığı da buradan geliyor çünkü oluşturdukları terör ve şiddet zincirine karşı statükoyu bozan Türkiye hamleleri, tüm planlarını alt üst ediyor.
Türkiye'de son bir aydır artan terör saldırıları da bu rahatsızlığın işaretleri.
Fırat Kalkanı Harekatından başlayalım. Bu harekatla sınırın Azez-Cerablus hattını terör örgütlerinden temizledi.
Bu hattın güneyine doğru operasyon sürüyor, bölgeler teröristlerden arındırıldıkça, Suriyeli mülteciler, mülteciliklerini bırakıp sadece Suriyeli olarak kendi topraklarında güven içerisinde yaşam fırsatı buluyor.
Halep'teki ateşkes ve tahliye süreci de Aralık ayının en flaş gelişmesiydi.
50 binden fazla sivil kuşatma altından kurtarıldı, güvenli bölgelere yerleştirildi.
Halep rejim ve İran denetimindeki militanların eline geçse de en azından bölgede silahlar sustu.
Halep'te yapılanın Suriye genelinde de yapılması şarttı.
Çünkü asıl amaç savaşı tamamen bitirip, Suriye'de siyasi geçiş sürecini başlatmaktı.
Bu anlamda 30 Aralık'ta ilan edilen genel ateşkesin önemi çok büyük.
Zira ateşkes sonrası siyasi müzakerelere geçilecek, Halep'te kaybedilenlerin siyasi geçişle birlikte kazanım haline getirilme olanağı ortaya çıkmış olacak.
Fırat Kalkanı, Halep ve Suriye genelindeki ateşkesler, bunlar Türkiye'nin attığı üç bağımsız adımdı.
Suriye'de savaş 6 yıldır sürüyor.
Bunun ilk 5 yılında Amerika'nın Suriye politikasının Suriye'de yanan ateşi daha çok körüklediği ortaya çıktı.
Türkiye hem ülke içinde hem de dışarda gerekli şartların oluşmasıyla Suriye konusunda önemli manevralar yaptı.
Bir kere Amerika'nın bakış açısı bir kenara bırakıldı.
Suriye politikası, Amerika ya da Batılı ülkelerin penceresiyle değil sadece Türkiye'nin iradesiyle şekillendi.
Uçak krizinin atlatılıp, Rusya ile ilişkilerin normalleştirilmesinin buradaki rolü büyüktü.
Türkiye Suriye politikasını değiştirmedi sadece bakış açısını değiştirdi.
Yoksa rejime karşı olan tavır 2011'de ne ise bugün de aynı.
Muhaliflere karşı da öyle.
Buradaki fark bölgesel ortaklıklarda kendisini gösterdi.
Çözümün anahtarını saklayanlarla değil anahtarları birleştirip, kilitli kapıları birlikte açmaya çalışanlarla ortaklık yapıldı.
Rejim konusundaki ihtilaflar dışında diğer ortak paydalarda buluşuldu.
Suriye'deki kriz bizi ne kadar rahatsız ediyorsa Rusya'yı da o denli uğraştırıyor ve olumsuz yönde etkiliyor, bu realiteyle hareket edildi.
Rusya burada ciddi bedeller de ödedi.
Büyükelçileri öldürüldü, diplomatları sınır dışı edildi, ABD'deki temsilcilikleri kapatıldı.
Tabi bir de askeri uçaklarının düşmesiyle, iki diplomatının ölü bulunması gibi şaibeli olaylar da yaşandı.
Neticesinde Batı'nın dahil edilmediği, bulaştırılmadığı, bağımsız hamlelerle, 6 yıldır devam eden statükoyu değiştirecek somut adımlar atıldı.
Statükoyu kuranlar bu hamlelerden rahatsız.
İstanbul Beşiktaş ve Kayseri'deki hain terör saldırılarıyla 2017'nin ilk saatlerinde Ortaköy'deki gece kulübüne yönelik terör saldırısı, Türkiye'nin kriz çözmek için attığı adımları durdurmaya yönelik gerçekleştirildi.
Suriye politikası sadece Suriye'den ya da sadece sınırlarımızdan ibaret bir politika değil direk Türkiye'yi ilgilendiren bir mesele.
Bu nedenle Suriye politikasının Ağustos'tan itibaren ortaya çıkardığı somut tablo, birilerini fena halde rahatsız ediyor, terör saldırıları da bu nedenle artıyor.
Yani Türkiye'yi terör saldırılarıyla dizayn etmeye, bağımsız politikasından geri adım atmaya zorluyorlar.
Şunu unutmamak gerekir ki atılacak olası bir geri adım, terör saldırılarından çok daha büyük bir felaketi Türkiye'nin kapısına getirebilir.
Zaten istedikleri ve amaçları da bu.
Tıpkı 15 Temmuz'da olduğu gibi terör ya da kanlı darbe girişiminden çok daha fazlasının, işgal türü bir saldırının peşinde oldukları açık.