Babası Kenyalı, göbek adı Barack, asıl adı Hüseyin olan ama sıkıntı çıkmasın diye Hüseyin yerine Barack'ı kullanan, Amerika kurulduktan tam 230 yıl sonra, ABD'nin ilk siyahi başkanı olarak seçilen Obama nihayet başkanlığı bırakıyor.
Bazıları, Obama Amerikan seçimlerini kazanınca "Sosyalizmin geldiğini, kapitalizmin gittiğini" sanmışlardı. Daha sonra bunun böyle olmadığını herkes gördü. Zira Obama, Clinton döneminin devamıydı. Hem de tıpkısının aynısı...
İlk başta Obama'nın başkan olması ABD tarihinde bir dönüm noktası olarak değerlendirilmişti. Zira onun başkan olarak seçilmesi ABD'de zenci-beyaz ayrımcılığının bitişi olarak kabul ediliyordu.
Doğrusu zaman içerisindeki icraatlarıyla bırakın bizi hoşnut etmeyi, Amerika'daki ırksal saldırılara bile değinmekten kaçındığı için hemen herkesi hayal kırıklığına uğrattı.
Öte yandan dış politikada sergilediği beceriksizliklerle Irak'ı ve Suriye'yi trajik durumlara sürükledi. Milyonlarca sivilin ölümüne, milyonlarcasının da göçmen statüsüne düşmesine neden oldu. Buna rağmen dünya barışına üstün katkılarından dolayı Nobel Barış Ödülü'nü cebellezi yapmasını bildi.
Diğer yandan ülkemize karşı, bir NATO üyesine yakışmayacak biçimde aşağılayıcı ve düşmanca bir politika izledi. Sayesinde ABD; PKK, PYD, YPG ve FETÖ gibi terör örgütlerini, ülkemize tercih etti.
Seçilmiş kralın fiyaskoları bunlarla sınırlı değil tabii.
Obama başkanlık görevini üstlendiğinde ABD-Rusya ilişkilerini "yeniden başlatma" sözü verdiği halde vizyonsuzluğuyla ve izlediği tutarsız politikalarla Ortadoğu coğrafyasını Rusya'ya altın tepside sunmuş oldu.
Gene Obama, ABD'nin askeri hapishanesi olan Guantanamo'yu kapatma sözü verdiği halde bu sözünü tutmadı...
En tuhaf icraatı da eşcinsel evliliği destekleyen ilk ABD başkanı olmasıydı.
Öyle ki, LGBT hareketiyle dayanışma içinde olunduğunu göstermek için Beyaz Saray'ın duvarlarına gökkuşağı renklerinin yansıtılmasını emretti.
Obama'yı sorarsanız AB'ye "iyi bir başkandı" diyeceklerdir, halbuki başkanlık dönemi bal gibi hüsrandır hüsran!
Irak ziyareti
Binali Yıldırım'ın Bağdat'a yaptığı ziyarette temel iki hedef vardı.
Biri PKK'yı bahar aylarında yapılacak sınır ötesi operasyonla ortadan kaldırmak diğeri Irak ile yeniden ekonomik işbirliği sağlamak.
Bildiğiniz gibi Irak, Türkiye'nin geçmiş yıllarda en fazla ihracat yaptığı ve sıcak para akışı sağladığı yerlerden biriydi.
Fakat bu durum elde olmayan nedenlerden dolayı son yıllarda değişti.
Taraflar arasında yaşanan siyasal gerilimden dolayı Irak yönetiminin petrol akışını ülkemizden ziyade İran üzerinden dünya pazarına ulaştırma arayışına girmesi bizi doğal olarak rahatsız ediyor tabii.
Tabii bir de DAİŞ'ın saldırılarından sonra Musul başta olmak üzere Irak'ın birçok şehri bir kez daha yıkıma uğradı.
Dolayısıyla bu şehirlerin yeniden inşası gerekiyor. Başbakanımız Musul başta olmak üzere Irak'ın yıkılan şehirlerini Türkiye'nin yeniden inşa etmek istediğini birinci elden Irak yönetimine iletmiş oldu.
İşte Başbakanımız Irak'tan ekonomimize olumlu katkı sağlayacak bu iki noktanın sözünü alarak döndü.