"Bizim halkımız bırakın G3 kurşununa karşı durmayı, yerde yatmayı bilmez. Askerliklerini ücretli yaptılar."
FETÖ üyesi bir alçak katıldığı bir yayında bu sözleri söylerken, o sırada ülkenin her yerinde insanlar tankların, mermilerin karşısına çıkmış ölüme yürüyordu.
Her şeyi hesap etmişlerdi.
Tanklar nereden çıkacak bunları kim komuta edecek? Darbenin merkez üssü neresi olacak, kimler yönetecek? Bildiriyi kim okuyacak? Darbe sonrası en üst düzey asker kim olacak? Cumhurbaşkanı Erdoğan'a suikast girişimi nasıl olacak, suikast için bir orduya yetecek mühimmatlar nereden yüklenip nereye götürülecek? Ülkenin farklı üslerinden havalanan uçaklar hangi koordinatları bombalayacak? Helikopterler nereye iniş yapıp teröristleri nereye sevk edecek? Hangi medya organları ele geçirilecek? Uydu bağlantılarının ve iletişimin kontrolü için neresi işgal edilip neler yapılacak?
Bunun gibi sayfalar dolusu madde yazmak mümkün. Zira 15 Temmuz ile ilgili iddianameleri okuduğunuzda her hareketin tüm ayrıntılarıyla nasıl ince hesaplandığını görüyorsunuz. Bu işgal girişiminin hazırlıklarının aylar süren toplantılar, ABD'ye gizli seyahatler, sivil ve askeri FETÖ üyelerinin hazırlıkları sonucu hayata geçirildiğini görüyorsunuz.
Her nokta hesap edilmişti. İnce ucu deliği kadar bir boşluk yoktu hakikaten de.
Ancak unuttukları, hesap edemedikleri, hesap etmeyi tercih etmedikleri, hesap etseler de ciddiye almadıkları, yazının başında alıntıladığım o alçak FETÖ üyesinin sözlerindeki gibi yanlış hesap ettikleri bir şey vardı 15 Temmuz gecesi.
Halk.
Halkın, vatanına, bağımsızlığına, demokrasisine, çocuklarının geleceğine, kutsallarına sahip çıkacağını hesap edemediler. Sadece onlar mı? Onları yöneten, dünyadaki her siyasi hareketi takip eden, yönlendirmeye çalışan, kontrol etmeye çalışan küresel vesayet odakları da halkın bu onurlu direnişini hesap etmedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın çağrı yapacağını ve halkı sokaklara direnmeye, ölüme çağıracağını hesap etmediler. Halkın bu çağrıya uyacağını, gözünü kırpmadan ölüme gideceğini, evde yeni evlendiği eşini, çocuklarını, nişanlısını, hasta ana babasını, hamile eşini bırakıp ölüme gideceklerini hesap etmediler. Her detay hesaplanmıştı. Darbe sonrası siyasi sonuçlar için de muhtemelen birçok senaryo hazırlanmıştı. Ama buna hazırlıklı değildiler.
Cumhurbaşkanı'nın 15 Temmuz gecesi söylediği bir söz, Türkiye'nin tüm tarihini özetleyen bir sözdü aslında. Bu sözü idrak eden liderler halk tarafından bağırlarına basıldılar ve güçlükler birlikte aşıldı hep tarihimiz boyunca. Bu sözü idrak eden ve buna inanarak tüm hayatını şekillendiren, milletin kaderi ile kendi kaderini eşitleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın o geceki direnişi olmasaydı bugün çok farklı bir durumda olacaktık.
O söz şuydu.
"Milletin üstünde bir güç tanımadım ben bugüne kadar"
İşte tüm mesele buydu.
Milletin gücü tankları da, savaş uçaklarını da, mermileri de yenebilirdi.
Darbeye ve işgale karşı yapılabilecek ve sonuç alınabilecek tek şey milletin gücünü sahaya sürmekti. Ve Cumhurbaşkanı Erdoğan o gece bunu yaptı.
Onurlu bir direniş, şanlı şehadetler ve bağımsızlık uğruna verilen bir mücadele.
15 Temmuz gecesi halkın gücünün her şeyin üstünde olduğunu ispatlamış olduk hep birlikte.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın millete olan inancı ve milletin liderine olan inancı aştı tüm büyük engelleri.
Aşılamaz denilenleri aştık. Beklemedikleri yerden kırdık işgal girişimini. Beklemedikleri şekilde bozduk oyunlarını. Canımızı ortaya koyarak. Bedenlerimizle.
15 Temmuz'da canını vermekten geri durmayan herkese minnettar bu ülkenin çocukları. Şehitlerimize minnettarız. Gazilerimize minnettarız. Direnen Cumhurbaşkanı Erdoğan'a tarihin akışını değiştirdiği için minnettarız. 15 Temmuz'da yeniden doğduk, artık tarihi biz yazacağız.