Önce katıldığı bir televizyon programında "Amerikalılar beni aradı, Türkiye FETÖ'yü ABD'den usulüne göre istememiş" diye bir cümle kurdu.
Daha sonra Avrupalı büyükelçilerle yaptığı görüşmede "Büyükelçiler bana Tayyip Erdoğan'ı yargılayacak mısınız" diye sordular dedi.
Geçtiğimiz günlerde de bir mitingde vatandaşlara, "Dünyanın en önemli 50 ülkesinin büyükelçisi benden randevu istediler. Çünkü kazanacağımı biliyorlar" gibi sözler sarf etti.
İlk iki konunun yalan olduğunu konunun muhatapları açıkladılar. CHP, bir heyet oluşturdu ve FETÖ'nün usulüne uygun istendiği konusunda Kılıçdaroğlu açıklama yaptı. Hatta bir adım ileri giderek FETÖ elebaşı Gülen'in iade edilmesi gerekir, bile dedi.
İkinci konuyu da Danimarka büyükelçisi kendi twitter hesabından yalanladı. O gece kimse böyle bir soruyu sayın İnce'ye sormadı, dedi.
Son konu henüz yeni. Yalanlanması için zaman gerekiyor. Ama seçime de şurada üç gün kaldı. Yalnız bunun yalan yada doğru olmasının önemi de yok.
Esas önemli olan konu; Muharrem İnce neden sürekli küresel güçlerle, devletlerle ve onların temsilcileriyle iyi geçindiğini, onlarla özel ilişkileri olduğunu ve bu kesimlerin kendisinin kazanacağına inandıklarını topluma anlatma ihtiyacı duyuyor?
Neden, yalanının ortaya çıkma ihtimalinin yüksek olduğu bir konuda "ABD benimle özel ilişki kuruyor haberiniz olsun" açıklamalarını yapıyor? Amerikalılar ile özel ilişkisinin olması, ABD'den birilerinin onu arayıp sözde gizli bilgi vermesi neden önemli olsun ki?
Çünkü Muharrem İnce;
Eski Türkiye'nin siyaset kodlarıyla hareket ediyor,
Küresel vesayet odaklarının her dediğinin gerçekleştiği zaman diliminde yaşadığını sanıyor,
Bu güçlerin tek bir hamle ile bu ülkede askeri darbe, ekonomik darbe yapabilecek güçte olduklarına inanıyor,
ABD'nin ve genel olarak Batı'nın hala Türkiye siyasetinde tek güç sahibi olduğuna inanıyor,
Türkiye'yi yönetmek için ABD ve Avrupa ile özel ilişkiler kurmanın mutlak bir strateji olduğunu benimsiyor,
ABD ile iyi geçinirse onu Cumhurbaşkanı yapacaklarına inanıyor,
Küresel vesayet odakları ile çok iyi ilişkileri olduğu yalanının, halk nezdinde itibarını artıracağını düşünüyor,
Ancak unuttuğu yada göz ardı ettiği bir durum var.
Türkiye eski Türkiye değil artık.
Halk, sırtını kendisine dayayan siyasetçileri, liderleri iş başına getiriyor artık.
Bu ülkede siyaset yapabilmek için öncelikle halkın rızasını kazanman gerekiyor artık.
Küresel yada ulusal vesayet odaklarıyla işbirliği yapmak tam tersi halkın nezdinde itibar kaybı artık.
Son 16 yılda Recep Tayyip Erdoğan'ın bu küresel ve ulusal vesayet odakları ile çarpışmasını, kavgasını, mücadelesini destekleyen ve bunun için 15 Temmuz'da olduğu gibi bedel ödemekten çekinmeyen bir Türkiye var artık.
Küresel güçlerle eşit diplomatik ilişkiler kuran, diklenmeden dik duran liderle yönetilmeye alıştı Türkiye.
Türkiye eski Türkiye değil artık. Küresel güçlere karşı toplum, devletle birlikte mücadele veriyor. Devleti tek başına bırakıp kendi köşesinde kaderini beklemiyor.
Gezi'de Erdoğan'ı havalimanında karşılayarak, Yenikapı'da milyonlar toplanarak cevap verdi toplum bu küresel güçlere.
17/25 Aralık darbesini tezgahlayan küresel güçlere cevabını hemen ardından yapılan seçimlerde Erdoğan'a desteğini yineleyerek verdi.
Küresel güçlere karşı en büyük cevabı elbette 15 Temmuz'da verdi bu millet. Canıyla, bedeniyle, eşiyle, çoluk çocuğuyla, karnındaki doğmamış bebeğiyle, yeni evlenmiş elinde kınası geliniyle küresel güçlere karşı mücadele etti bu millet. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile birlikte bu mücadeleyi vermekten bir an geri durmadı.
Muharrem İnce'ye birileri hatırlatsa iyi olur. Kapandı o devirler artık.
Amerikalıların ülkenin başına, sonuna, sağına, soluna getirdiği siyasetçiler devri bitti.
Halkın istemediği hiç kimse bu ülkeyi yönetemeyecek. Garantisi de yeni Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemidir. Seçimin ertesi günü kurulan hükümet bunun garantisidir. Milletin dışında başka kimsenin müdahalesine imkan vermeyecek bir sistem bu. Muhalefetin istememesinin de altında yatan kodları, Muharrem İnce'nin küresel güçler vurgusunda bulmak mümkün.