Yol boyunca çaydan konuştuk. Benim ısrarla "çayın kalabalıkla arası iyidir, muhabbeti kuvvetlidir ama kahve ya yalnızlık sever ya da sevgili ister" deyişim tartışma yarattı. İçimizden biri eskiden mis gibi is kokan Lapsang Souchong çayını çok sevdiğimi hatırladı… Derken İzmir'e vardık. Arabamızı Alsancak'ta park ettik. Mustafa Bey Caddesi'ni Kıbrıs Şehitleri'ne bağlayan yaya yolundan geçerken küçücük bir çay butiği karşımıza çıkmaz mı! Adı Tea&Pot. İzmir'de böyle bir çay keyfi vahası bulacağımızı ummazdım doğrusu! Derhâl küçük bir kutu Lapsang Souchong ve Earl Grey aldım. Aklım harika demliklerde kaldı. İçeride oturamadık ama keklerden tadıp çay içebileceğiniz birkaç masa var. İnternet adresi:www.tea&pot.com.tr
Bir Zamanlar Anadolu'da filmindeki yakın plan çekilmiş yüzler… Bir de gecenin karanlığında parlayan araba farları… Müthiştiler. Film mi? Uzun zamandır erkekleri bu kadar iyi ve koyu bir kara mizahla anlatan film izlememiştim.
Önce yumuşacık bir piyano, sonra yaylılar ve davul. Derken gırtlaktan söyleyen bir erkek… Aman Allah'ım bu nasıl güçlü ve aynı zamanda içli bir söyleyiş! Madonna'nın meşhur "Sorry" şarkısının Garou tarafından cover'lanmış halinden söz ediyorum. Şarkı şimdi hakkını bulmuş! "Duymak, bilmek istemiyorum/Ne olur, özür dileme/Daha önce de işittim bunları…"
İstanbul bizden ne bekliyor? Söyleyeyim: Gezmeye çıkmamızı bekliyor! "Gezmek" diye bir şey vardı, şimdilerde unuttuk. Hep bir hedefimiz var: "Şu sinemaya gideceğim, şurada alışveriş yapacağım, şu sergiyi mutlaka görmeliyim…" Oysa bir bilsek ki, şehrin her semtinde ne sürprizler bekliyor bizi! Ama bunun için kendimizi akışa bırakmamız, gerçekten amaçsızca dolaşmamız gerekiyor. Karaköy ve Sultanahmet taraflarını böyle "gezme"ler için özellikle öneriyorum.
"Her şeyde olduğu gibi, ekmekte de unutulmaz olan, iz bırakan ilk defadır, ilk lokmadır" diyor Gurmenin Son Yemeği romanının kahramanı. Bana sorarsanız, ekmekte son lokma da eşsizdir. O yüzden, leziz bir ekmekten kopamayız. Her şeyi silip süpürdükten sonra aklımız tekrar ekmeğe gider, son bir lokma isteriz. Ve bazen o da iz bırakır. Yaşam sevincinin ve şükür duygusunun izini…
Gurmenin Son Yemeği demişken, bu romanın yazarı Muriel Barbery'nin bence başyapıtı olan Kirpinin Zarafeti'ni hâlâ okumamış olanlar varsa, onları uyarmak isterim. O küçük kızı ve kapıcı kadını tanıyın bence! Hiç pişman olmayacaksınız.
Simit şölenlerime yeni eşlikçi buldum: Köroğlu markasının çoban peyniri. Birçok markette bulunuyor. Simidin yanında esas favorim ise Ayvalık Gediz Mandıra'nın İzmir tulumu.
"Kumral bir Yaz peşimdedir, dolaşırım ben." Ergin Günçe'nin bir dizesidir bu. Ve ne güzeldir! Bazı dizeler şiirinden kopar ve yıllar yıllar boyu zihnime takılı kalır ya, bu da onlardan işte! Bir de İbrahim Tenekeci'nin şu dizesi tam anlayamadığım bir biçimde ürpertir beni: "Ne kalır geriye, bir okul çıkışından?"
Bir gezme önerisi daha… Mehtaplı bir akşam Salacak'ta salınmak! Öyle bir manzara karşılıyor ki sizi, inanamıyorsunuz. Birçok İstanbullu'nun henüz varlığından haberdar olmadığı bir mucize bu!
13/10/11