03 Aralık 2012, Pazartesi

Yazın tadı akşamlarındadır!

Yaz mevsimini sevmek, güneşi, denizi, tatili sevmek sanılıyor. Oysa modern bir kurgu ve yanılsamadır bu.

"Deniz kıyısında tatil" denen şey insanlık tarihinde topu topu yüz elli yıllık bir geçmişe sahip. Oysa insanlık yaz mevsimini ve bu mevsimin belirgin biçimde yaşandığı bölgeleri, mesela uygarlıklar beşiği Akdeniz havzasını hep çok sevdi. Neden? Nerededir yazın asıl tadı? Benim cevabım açık: Yaz, akşamlardır. Karanlıktan korkmadan ve soğuktan titremeden sabaha kadar uyanık kaldığımız o akşamlar… O yüzden, diyorum ki, kaçırmayın bu yazın akşamlarını… Dışarı çıkın, olmadı balkona, bahçeye, pencere kenarına çıkın. Tadını çıkartın. Yaz Ramazanlarının da en güzel yanı dışarıda sahur yapmaktır. Geçen akşam İskele Çınaraltı'nda dostlarla oturup uzun bir sohbet koyulttuk. Sonra İbrahim Paşalı, İsmail Kılıçarslan, Selahattin Yusuf ve ben kalkıp sokak arasındaki kutu gibi fakat yemekleri çok lezzetli İspir Kurufasülyecisi'ne gittik! Dışarı atılmış masalardan birine kurulduk. Az çorba, az tava türlüsü ve çok çay… Şükür! İstanbul artık bir dünya şehri. Yaz geldi diye kimse sergi salonlarının kapısını kapatmıyor. Şehirde hemen her galeride güzel sergiler var. Müzelere gelince… İstanbul Modern'deki Burhan Doğançay retrospektif sergisi 23 Eylül'e kadar sürüyor. Ama nasılsa Eylül'de giderim diye savsaklamayın bence. Yolunuz Boğaz'a düşerse, Borusan Contemporary'deki sergilere de bakın. Şiirin adına bakın: "her iki adımda bir uygunsuzluğunu (yalnızlığını) algılayan birisine gazel." Müthiş, değil mi? Turgut Uyar'ın. Yola çıkarken Turgut Uyar şiirleri aldım yanıma. Bahar otları, ilkyaz sebze ve meyveleri tezgâhlardan kalkalı çok oldu ama Alaçatı Cumartesi pazarı hâlâ hoş! Pazardan uyduruk okuma gözlüğü, çiçek, meyve ve biraz tulum, biraz beyaz peynir almayı seviyorum. Afilli Filintalar'ı (www.afilifilintalar. com) biliyor ve hâlâ yazdıklarına göz gezdiriyor musunuz, emin değilim. Çünkü malum, bizde her şey modalarla bağlantılıdır, moda geçer, ilgi dağılır. Ben hâlâ ne yazmışlar bugün bakalım, diyerek siteye girenlerdenim. Bahadır Cüneyt Yalçın'ın "kuş lokumu" dediği aforizmalarına da bayılıyorum.

İşte size birkaç örnek: "Bir gün bütün balkonlar kapatılacak. Büyük bir buzdolabı kutusuna delikler açmak suretiyle çok güzel konutlar yapılabilir", "'Otobandan git' dedi ihtiyar. 'Hızlı ve yalnızsın. Yakışır.'", "Derdini anlatabilecek kadar Türkçe bilen tek kişi Neşet Ertaş." Birsen Tezer'in ne kadar farklı ve lirik bir sesi var. "Asla caz dinleyemem" diyebilecek kişileri bile alıp götürecek bir ses. Favori şarkılarım "Değirmenler" ve "Çığlık." Jean-Louis Fournier'in 60'dan yukarıdakilere hınzır öğütler verdiği kitabını okuyorum şu günlerde. Sıkı bir kara mizah yapıtı. "Bir ihtiyarın özgeçmişine ne denir, biliyor musunuz?" diye soruyor Fournier ve cevaplıyor: "Arşiv." Kitabın adı mı? "Son Siyah Saçım ve İhtiyar Delikanlılara Bazı Öğütler." Akşamlar demiştim, değil mi? İğde kokuları altında toprağa uzanıp yıldızları hiç seyretmemiş biri yazı anlamış, kavramış ve sevmiş olabilir mi? Sanmam.

2-15 AĞUSTOS 2012

SON DAKİKA