03 Aralık 2012, Pazartesi

Yola çık, şiir oku, topaç çevir!

Siz bu notlara göz atarken benim "yeni yıl"ım başlamış olacak… Ben 31 Aralık'ı 1 Ocak'a bağlayan o malum geceden hiçbir şey anlamam! Tamam! Yalnız değiliz. Paylaştığımız, hatta mahpusu olduğumuz ortak bir takvimimiz var. Bunları biliyorum. Ama bildiğim bir şey daha var; ben bahardan bahara yenileniyorum. Mart ayı içinde, sabahın ilk ışıkları asfalta düşerken kendimi uzun yolda bulduğum gün başlıyor benim yeni yılım!.. Direksiyondayım. Dilimde keyifli bir şarkı. İçimde şükür duygusu… Bilmem ki, böyle daha kaç "yılbaşım" olur!

Şubat ayını büyük şair Rainer Maria Rilke (1875-1926) ile düşüp kalkarak geçirdim. Tabii gençliğinde kalbini fena çalan Lou Andreas Salome'nin hayaleti de devreye girdi. Salome… Aralarında Nietzsche ve Freud'un da bulunduğu bir yığın adamı derinden etkileyen kadın… Nasıl becermişti bunu? Freud'a yazdığı bir mektuptan çıkardığım izlenim şu: Salome sanki doğuştan gelen bir yetenekle erkeklerin zayıf yanlarını seziyor ve bunu onlara hissettiriyordu. Öyledir ya… Erkek güçlüyse, ona âşık olunur. Erkek güçsüzse, o âşık olur. Hah! Rilke demiştim ya, meraklısına "Sancaktar" ve "Dua Saatleri Kitabı"nı özellikle öneririm.

Hangisini tercih edersiniz? Diyelim ki, gece yarısı canınız hoş bir şeyler atıştırmak istedi veya hemen bir şeyler kotarıp pişirmek… Mutfağa girmek mi, yoksa bilgisayarı açıp yemek bloglarında gezinmek mi? O saatte ikincisi hem daha sağlıklı hem de inanın çok zevkli! Gündüz isterseniz, oralardaki baştan çıkartıcı tarifleri denersiniz… Son zamanlardaki gözde bloglarımdan biri www.snoweggs.com. Hikâyeler ve tarifler birarada.

Gerçi artık çok seyrek uğruyorum ama Kanyon'un açıldığından bu yana yemek içmek ve eş dostla buluşmak için iyi bir durak olduğunun farkındayım! Fakat tek başınıza hoşça vakit geçirmek istediğinizde kitapçılarından başka bir alternatif yoktu. İlginçtir, yeni açılan Habitat mağazası bu boşluğu bir ölçüde dolduruyor. Hiç alışveriş yapmasanız bile mağazanın içinde dolaşıp irili ufaklı ev eşyalarına bakarken vaktin nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz.

Çılgın bir oyuncak… Aynı zamanda müthiş bir egzersiz aygıtı. Avcunuzun içinde ışıklar saçan küçücük bir topaç aslında ama kaslarınızı geliştiriyor. Powerball denilen icattan söz ediyorum. Hiç gördünüz mü? Ben online alışveriş sitelerinden biri yoluyla getirttim Çok eğleniyorum.

Siyah Kuğu iyi film. Ama öyle göklere çıkartılacak kadar iyi bir film değil. Beni şaşırtan herkesin ana karakterin mükemmellik arayışına takılması ve bunu yücelten yazılar yazması oldu. Oysa film sanki "mükemmellik ölümcül bir arzu" der gibiydi! Filmin asıl çarpıcı yanı "baskın anne- bastırılmış kız" çatışmasıydı! Natalie Portman'a gelince… Çok etkileyici bir oyuncu, doğru! Ancak çok da "yorucu" bir tarafı var! Seyirciyi bitap düşürüyor. Neredeyse her filminde böyle!

Ikea'dan beyaz renkli, rustik tasarımlı, arkalıklı yüksek tabure. Adı Ingolf. Çok sevimli. Benden söylemesi.

Geçen iki haftanın en güzel olayı ise Şirince'ye buldozerlerle giden yıkım ekiplerinin toplumda oluşan tepki sonucu geri dönmesiydi… O adı gibi güzel köy yıkılmasın!

03/03/11

SON DAKİKA