Bazen ayrıntılarda ne kadar çok şey gizlenmiş olabiliyor... Ben, çok şey ima eden, fakat yazarının bize açıkça söylemediği bir ayrıntıyla karşılaştığımda şöyle düşünürüm: Yazar bize açıkça söylemiyor ama bir yandan da durumdan haberdar olmamızı istiyor. Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı'nın kaleme aldığı "Yiğitler" başlıklı yazısının bir bölümü bende işte böyle bir düşünceye yol açtı. Dumanlı, Fethullah Gülen'in "sabah dersleri"nden kendisinin de katıldığı anlaşılan birini anlatırken şöyle yazdı: "Hangi vesileyle bir pencere açıldı fark edemedim. Bir anda Hocaefendi yiğitlik üzerine birkaç cümle sarf etti.
Dersin mutat akışına konsantre olanlar belki de yiğitlik bahsini öylesine bir girizgâh sanmış olabilir; ancak o tonda ifade edilen bir bahis asla rastgele söylenecek bir konu olamaz. Kısa ve öz cümlelerin dayandığı acı bir hüküm vardı karşımızda: 'En acı şey, yiğitlerin devrilmesidir.'" "Çınarların, çamların, dağların devrilmesi gibi bir şey! Bu muhayyel manzara karşısında ürperiyor insan. Neyse ki nevmid olmamıza müsaade etmiyor ve derin bir oh çekmemizi temin edecek bir cümle ekliyor: 'Yiğit devrilse bile kalkar; hem de düştüğü yerden...'" Dumanlı, yazısının bu bölümünde Fethullah Gülen'in yine "yiğitlik" bahsini işlediği bir yazısına getiriyor sözü ve şöyle devam ediyor: "Meğer bu yazıdan sonra birisi Hocaefendi'ye sitem etmiş; 'Niye hep tarihten örnekler veriyorsunuz?
Biz ne güne duruyoruz?' gibi bir mana yüklemiş cümleciklerine. İşte tam buradan bir daha giriyor yiğitlik bahsine. 'İnsanın kendini bir boşluğu dolduran kişi olarak görmesi ne kadar büyük bir hata…' diyor. Evet, yiğit, kendini aşan adam, egosunu ayaklar altına alan adam..." Benim aklıma takılan soru şu: Fetullah Gülen gibi bir şahsiyete "biz ne güne duruyoruz" manasına gelen bir soruyu kim sorabilir? Türkiye'de kaç kişi cesaret edebilir böyle bir soruyu sormaya? Benim aklıma sadece bir kişi geliyor. Ya da o sözün sahibi, o kişiyi kast ederek söylemiştir sözünü.