Bilmiyorum, Cumhuriyet Halk Partililer Türkiye'nin en itibarlı dergilerinden Birikim'in partilerinin kapak konusu olarak işlendiği Mart sayısını gördüler mi?
Umalım ki, "CHP: Yine / Aynı" şeklindeki kapak spotuna sinirlenip kendilerini dergiden uzak tutmamış olsunlar... Umalım ki, İstanbul İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı, kendisiyle yapılmış uzun bir söyleşinin de yer aldığı Birikim dergisinden hiç değilse birkaç yüzünü satın alıp önemli parti kadrolarına dağıtmış olsun...
Dostun acı söylediğine dair atasözünde bir hikmet görüyorlarsa şayet, CHP'liler bu sayıdan mutlaka edinsinler ve okusunlar diyorum ben...
Dergide benim ilgimi en çok Kazım Ateş ve Okan Konuralp'ın birlikte yazdıkları "CHP: Ya melankolik ısrar ya başka bir yeni" başlıklı yazı çekti.
Yazarlar, makalelerinde, "Cumhuriyet melankolisi"ne takılıp kalmış bir CHP'nin neden "yeni" ve "çağdaş" bir parti haline gelemeyeceğini irdeliyorlar.
Yazarlar, analizlerine, "sevgi nesnesinin kaybedilmesi" durumunda ortaya çıkan iki tepkiyi, Freud'a dayanarak ele alıyorlar: Yas ve melankoli.
Ateş ve Konuralp, Freud'a dayanarak bu iki tepkiyi ayrıştıran temel noktanın sevgi nesnesinin kaybının kabullenilmesi (yas) ya da kabullenilmemesi (melankoli) olduğunu söylüyorlar.
Böylece biz, CHP'nin, geçmiş altın yıllara dair duygusunun neden bu kadar "koyu" olduğunu anlayabiliyoruz.
Bu duygunun günümüzün siyasi sorunlarının çözümünde nasıl bir engel oluşturduğunu artık bu noktadan itibaren kolayca tahmin edebiliriz: Sorunların çözümü basittir, yapılması gereken tek şey "altın çağ"a dönmektir.
Yazarlara göre, bütün "melankolik özne"ler gibi CHP de bütün enerjisini kaybolduğuna inanılmayan "sevgi nesnesi"nin korunmasına ayırmaktadır ve bu da demokrasi değil otoriterlik üretmektedir.
"Melankolik öznenin bir diğer görünümü, cumhuriyeti korumak adına demokrasiye karşı çıkmak, daha açık ifadeyle cumhuriyeti demokrasiden korumak gerektiği inancında ortaya çıkmaktadır. Deniz Baykal'ın 2008'de kullandığı bir ifadeyi hatırlayalım: 'demokrasi cumhuriyeti boğmamalı'."