Kısa bir süre önce yayınlanan bir araştırma, başlığıyla bile (Ergenekon'un Öteki Yüzü: Faili Meçhuller ve Kayıplar) çok şey anlatıyordu. Gülçin Avşar tarafından gerçekletirilen bu TESEV araştırmasının ilginç ve önemli yanı araştırmacının Ergenekon dosyalarını inceleyerek, davanın dikkate almadığı bir dizi karanlık olay hakkında bilgiye ulaşmasıydı.
Geçenlerde yazdım sanıyorum, Türkiye unutkan bir kültüre sahiptir. Değil mi ki, tarihin çeşitli aşamalarında "kültürel kopuş" siyaset ve devlet tarafından yüceltilmiş ve topluma biteviye aktarılmış, dayatılmıştır.
Ancak "amnezi"nin tek nedeni bu değil.
Unutma hali aynı zamanda aşırı siyasallaşmaya meyilli, dün ile bugün arasında bağ kurmayan bir siyasi kültür anlayışından da ileri gelir.
Örneğin geçenlerde olduğu gibi 2004 yılına ait bir MGK belgesi adeta bugünün belgesiymiş gibi ele alınır, 2004 yılı, dengeleri, dinamikleri tümüyle unutulur.
Örneğin bugün Ergenekon davası hakkında etrafınıza soru sorsanız alacağınız yanıtlar içinde bu davanın "siyasi bir dayatma olduğu" kulağınıza epey bir çalınacaktır.
Bugün yaşanan siyasi kutuplaşmalar ne yazık ki, Ergenekon ve Balyoz davası gibi hayati adli süreçleri, bu kutuplaşmanın araçları haline getiriyor, kendi değerlerinden, asli anlamından uzaklaştırıyor.
Oysa…
Kısa bir süre önce yayınlanan bir araştırma, başlığıyla bile (Ergenekon'un Öteki Yüzü: Faili Mec¸huller ve Kayıplar) bu konuda çok şey anlatıyordu.
Gülçin Avşar tarafından gerçekletirilen bu TESEV araştırmasının ilginç ve önemli yanı araştırmacının Ergenekon dosyalarını inceleyerek, davanın dikkate almadığı bir dizi karanlık olay hakkında bilgiye ulaşmasıydı.
Belki daha da önemlisi farklı olaylar arasında failler üzerinden bağlar kurmasıydı.
Susurluk-Ergenekon hattının barizliğini gösteriyor Avşar'ın çalışması.
İşte bu çalışmadan, Ergenekon dosyalarından bir bölümün tercümesi:
Tarih:Ocak1991
Yer: Makine Kimya Endüstrisi
MKE yetkililerinin eline gec¸en mesaj oldukc¸a ilginçtir. Çünkü, 100 bin adet silahın üzerinden seri numaralarının "çok gizli" yürütülecek bir is¸lemle silinmesi isteniyordu Alıs¸ılagelmis¸ bir emir olmadığından MKE yetkilileri "emir tekrarı" istediler.
Gelen ikinci emrin ardından faaliyete gec¸en yetkililer, fabrikada c¸alıs¸anlar ic¸inden güvenilir dokuz kis¸i sec¸ip, "Biz bu silahları bir kuzey ülkesi ic¸in fason ürettik. Ama damgalanmaması ve numaralanmaması gerektiğini unuttuk" diye yönlendirip dört gece süren bir çalışma sonucunda silahları hazırlattılar.
Birkaç gün sonra MKE'ne 11 kamyon es¸ligˆinde gelen üst rütbeli bir subay, "Ben, Jitem komutanıyım. Silahları ve size gelen yazılı emri almaya geldim" dedi. MKE yetkilisi silahların hazır oldugˆunu ancak "yazılı emir" verebilmesinin mümkün olmadıgˆını söyleyince, kendisini Jitem komutanı olarak tanıtan subay, elindeki dosyadan bir bas¸ka "yazılı emir" c¸ıkartıp go¨sterdi ve daha önce gelen "yazılı emir"i geri alıp silahları 11 kamyona yükletip MKE'den ayrıldı.
Tarih: 16 0cak 1991
Yer: Irak sınırı
Ocak ayının 16'ıncı gününün gecesi Irak sınırında bir hareketlilik göze çarptı. Askeri araçların motor gürültüleri Türkçe ve Kürtçe konuşmaları perdeliyordu. Yaklas¸ık üc¸ saat kadar süren bir çalışma sonucunda sınırda gürültüler kesildi. Güneş doğduğunda yalnızca tekerlek izleri ve sigara izmaritleri göze çarpıyordu.
Tarih: 15 Ocak 1991
Yer: Irak sınırı
Ocak ayının 15'inci günü Irak sınırında 700 kadar PKK militanı Jandarma Albay Cos¸kun (Durmus¸) Kıvrak komutasındaki kuvvetlerce sarılmıştı, kac¸acak küc¸ük bir delik dahi bırakılmamıştı. Albay Durmuş Coşkun Kıvrak, son darbeyi vurmak üzere harekete geçecekti ki; "Ankara bağlantılı" bir "telsiz emri" geri çekilmelerini deklare etti. Beyninden vurulmuşa dönen Jandarma Komutanı Durmuş Coşkun Kıvrak, hayatında belki de ilk kez bir emre itiraz ediyordu. Ancak telsiz emri "geri çekilin" diyordu ve öyle de yapıldı.
Tarih: 16 Ocak 1991
Yer: Irak sınırı
Adana, Urfa ve Gaziantep illeri sorumlusu Jandarma Albay Durmuş Coşkun Kıvrak'a gece gelen gizli bir emir, bir gün önceki "Geri çekilin" emrinin nedenlerini kavramasına yol ac¸tı. Sınırdan kamyonlarla silah sevkiyatı yapılıyordu. Sevkiyatın sağlıklı bic¸imde gerçekles¸mesini sağlayan "yazılı emirlerin" olduğu dosyayı incelediğinde şaşkına do¨nmüştü. Söz konusu dosya daha o¨nce MKE yetkililerine giden "yazılı emirler" dosyasıydı. O gece orada olup bitenleri bilen c¸ok az sayıda asker vardı. İçlerinden birisi bu dosyanın fotokopisini çekti ve gazeteci yazar Ugˆur Mumcu'ya gönderdi…
Tarih: 23 Ocak 1993
Tanık: Albay Durmuş Coşkun Kıvrak
23 Ocak 1993 tarihinde Albay Durmuş Coşkun Kıvrak Israrla Uğur Mumcu'yu arıyor. Ama bir türlü ulaşamıyor. Gazeteye ve sekreterine "notlar" bırakıyor. "Hayati bir konu, onu mutlaka benimle görüştürmelisiniz" diyor. Ne yazık ki; görüs¸me gerçekleşmiyor,
Tarih: 24 Ocak 1993
Yer: Ankara
24 Ocak 1993 sabahı Uğur Mumcu, otomobilinin marşına basıyor ve bilinen bombalı suikast gerc¸ekleşmiş oluyor.
Evet, işte Ergenekon dosyaları ve Ergenekon…
Ne diyorsunuz siz JİTEM'i bile aşan bu işe?