Pek çok sıcak siyasi meselenin içinde seyrediyoruz. İmralı'yla yapılan görüşmeler, bu çerçevede Başbakan Tayyip Erdoğan'ın büyük başarıyla yönettiği kamuoyu algısı bunların başında geliyor.
Anayasa hazırlıkları, bu istikamette AK Parti-BDP yakınlaşması ihtimali, Öcalan'ın bu hazırlık sürecinde dolaylı da olsa aktör olarak yer alma ihtimali bir diğer önemli mesele…
Bu gelişmeleri teğet kesen, zaman zaman bunların içine girip çıkan diğer aktüel tartışma konusu, şüphe yok ki Türk Gladyosu meselesi.
Sık duyuyoruz Türk Gladyosu'nu...
Paris cinayetlerinden sonra bu yapı telaffuz edildi. Sinop ve Samsun'daki tahrik eylemlerinde de Gladyo'dan söz edildi. 28 Şubat soruşturmasının bir ucu gelip bu dokuya dayanmaya başladı. Belki de en önemlisi Türk Gladyosu'yla, namı diğer Seferberlik Tetkik Kurulu'yla ilgili bilgi, belge ve listelerin MİT tarafından ciddiye alınarak TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu'na gönderilmesi oldu.
Şunu söylemek yanlış olmaz:
Türkiye uzun süredir ilk defa Ergekenon, Balyoz, 28 Şubat soruşturmaları ve kovuşturmalarının oluşturduğu iklimde gerçek canavarın gerçek siluetine yaklaşmış oldu.
Cinayet ya da katliam, suikast ya da vahşet: Abdi İpekçi, Doğan Öz, Hrant Dink, Santoro, Maraş, Malatya, Çorum, Sivas, Eşref Bitlis, Rıdvan Özden, 6-7 Eylül… Bunlar ve buna benzer pek çok olay Gladyo'yla anıldı. Bu konuda ordu bünyesindeki Seferberlik Tetkik Kurulu ya da Özel Harp Dairesi'ne yönelik soru ve eleştirileri asker, "bunlar yasal ve ülke savunması için gerekli yapılardır, suça bulaşmamışlardır" şeklinde yanıtladı.
Suça bulaşmadıklarına dair bir "asker teminatı" dışında hiçbir şey yok.
Malum bu yapılar Soğuk Savaş döneminde kurulmuşlardı. Sovyet işgali olursa bu işgale karşı direnecek sivil yapılardı bunlar. Pek çok kişiye bu tür planlar çerçevesinde gizli görev ve rol vermiş, toplu silahlar teslim etmiş, bağları canlı tutmak için sürekli temas halinde olan şebekeler üretmişlerdi. Kayıtsız silahlar, gizli görevlerle denetimsiz ve denetimsiz olduğu ölçüde gayrimeşru alanlar oluşturmuşlardı. Devlet içi denetimsiz alanlar patlar, gayri meşru katmanlar oluşturur. Nitekim bu istikamette örnek pek çok… Önce iş İtalya'da patladı. Mafyayla ilişki içinde devlet-çete yapısı ortaya çıktı ve temizlenmesi yıllar aldı.
İtalya'yı İspanya ve Fransa takip etti:
Karanlık işler ve yasal temizlik… Türkiye kimi siyasi vurgular dışında bu işi tartışmaya bile yanaşmadı. Bırakın yanaşmayı Gladyosu'nu yeniledi, tahkim etti. Bu konudaki bilenen son düzenlemelerin Yaşar Büyükanıt'ın genelkurmay başkanlığı sırasında yapıldığı, belgeleriyle ortaya çıktı. TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu'na gelen belgeler Türkiye sathında 100 bin kişinin bu çerçevede angaje edildiğine işaret ediyor.
Peki, kim bu adamlar?
Çevrenizdeki sıradan insanlar... Bakkal, çiftçi, gazeteci, vs...
Peki, görev tanımları ne?
Genelkurmay Başkanlığı'nın 2007 yılında Seferberlik Tetkik Dairesi için hazırlattığı rapor bakın bu konuda neler diyor:
"Yeni tehdit algılamaları ile günümüzde ülkeler üzerinde uygulanan Gayrinizami Harp yöntemleri incelendiğinde, daha önce belirlenmiş olan Gayrinizami Harp vazifesinin yeniden düzenlenmesine, düzenlenecek vazife doğrultusunda, bu vazifeyi yerine getirebilecek yeni bir teşkilatlanmaya ihtiyaç olduğu kıymetlendirilmiştir. Yeni GNH Vazifesi yurt içinde; ülkemize karşı uygulanan fiziki, ekonomik, psikolojik, siyasi vb. tehditlere yönelik faaliyetleri ortaya çıkartmak ve önleyici karşı tedbirleri almak (...) (tır)."
İnanılır gibi değil...
Kim olduğu belli olmayan insanlar, belli olmayan kriterlerle yurt içinde tehdit değerlendirmesi yapacak ve bu tehditlerin bertaraf edilmesi için kullanılacaklar ve kullanılıyorlar.
Soruları varın siz sorun...
İki mesele var önümüzde:
1. Misyonerlik faaliyetlerine karşı askeri seferberlik olmak üzere bu açıdan dünü her yönüyle sorgulamak,
2. Türkiye'nin 24 bölgesinde ordu birimlerine bağlı olarak 24 ayrı bölge başkanlığı halinde örgütlendiği bilinen mevcut yapıyı derhal ortadan kaldırmaktır...
Çok geç olmadan...
Sinop ve Samsun bir kez daha uyardı