Öğle yemeğinizde ekstra kurabiyeye uzandığınızı veya şekerli bir kolaya karşı koyamadığınızı mı fark ediyorsunuz? Tatlı düşkünlüğünüz belinize sadece birkaç kilo eklemekten daha fazlasını yapıyor olabilir. Surrey Üniversitesi'ndeki bir ekip tarafından yapılan yeni bir çalışma, tatlılara olan sevgimizle depresyon ve diyabet gibi ciddi hastalıklar arasında güçlü bir bağlantı olduğunu ortaya koydu.
Çalışmalarını Journal of Translational Medicine'de yayınlayan araştırmacılar, 180.000 gönüllünün yiyecek tercihlerini araştırdılar.
Yapay zeka kullanarak herkesi ne yemeyi sevdiklerine göre üç ana gruba ayırdılar. Bunu yiyecek kişilik tipiniz olarak düşünün.
Meyve ve sebzelerle ilgilenen, şekerli şeyleri ve hayvansal ürünleri tüketmeyenler bir grup, her şeyden biraz yiyen (et, balık, biraz sebze) ve aynı zamanda tatlı da tüketen bir grup bulunuyor. Son olarak, şekerin temel olduğun tatlı düşkünleri var. Onlar tatlı ikramlar ve şekerli içeceklerle ilgileniyorlar, genellikle daha sağlıklı seçenekleri bir kenara bırakıyorlar.
Gerçekten ilginç hale geldiği yer tam da burası. Araştırmacılar sadece insanları gruplara ayırmakla kalmadılar. Gönüllülerin kan örneklerini derinlemesine inceleyerek yaklaşık 3.000 proteine ve 168 metabolite baktılar.
Referans olarak, proteinler vücudun çok amaçlı aleti gibidir. Kötü enfeksiyonlarla savaşmaktan kaslarınızı esnetmenize yardımcı olmaya ve hatta düşüncelerinizi güçlendirmeye kadar her şeyi yaparlar. Öte yandan, metabolitler sindirim ve vücudunuzdaki diğer kimyasal süreçler sırasında ortaya çıkan küçük moleküllerdir.