Obezite, vücutta aşırı yağ artımıyla (kilo alımı) ortaya çıkan, çevresel etkilerle tetiklenen genetik zeminli kronik bir hastalıktır.
Obezite veya halk arasındaki adıyla şişmanlığın nedenleri arasında, çeşitli sağlık sorunlarını veya kullanılan tıbbi malzemeleri kapsam dışında tutacak olursak, aldığımız enerjinin harcadığımız enerjiden daha fazla olması vardır. Vücudumuz biriken enerji fazlasını daha sonra kullanmak üzere yağ ve yapıtaşı olarak depolamaktadır ancak sürekli olarak enerji fazlasına sahip olmak yağların oranını düzenli olarak arttıracağından dolayı şişmanlama ve bunun kronik hale gelmesiyle obezite ile karşı karşıya kalırız.
Fiziksel olarak sürekli hareket halinde bulunan kişilerde meydana gelme olasılığı oldukça düşük olan obezite rahatsızlığı, modern hayatın beraberinde getirdiği hareketsizlik ve tembelliğin vücudun dengesini bozması ile oluşur. Gideren büyüyen porsiyonlar ancak daha az harcanmaya başlayan enerji obezitenin temelini oluşturur.
GENETİK FAKTÖRLER VE KALITIMIN ROLÜ
Yapılan çalışmalar şişmanlık oluşumunda kalıtım veya genetik faktörlerin % 25-40 oranında rol oynadığını göstermiştir. Şişman kişilerin çocuklarında şişman olmayanlara göre şişmanlık görülmesi 2-3 kat fazladır. Anne ve babanın her ikisinin şişman olması durumunda çocuklarının %80' ni erişkin yaşta şişmanlık gelişir.
Anne veya babadan biri şişman ise %40 Her ikisi normal kilolu ise %10 oranında Çocukluk çağında (3-10 yaş arası) aşırı kilolu olan çocukların %50 sinde erişkin dönemde aşırı kilolu olma riski vardır. Şişmanlığın genetik nedenleri uzun yıllardan beri araştırılmaktadır. Toplumda sık görülen şişmanlığı ortaya çıkaran birçok genetik bozukluk vardır. Fransa ve Almanya da şişman ailelerde yapılan çalışmalarda 10 numaralı kromozomdaki belirli bir alanın şişmanlıktan sorumlu olduğu ortaya çıkarılmıştır. Bu alandaki genlerin incelenmesi ile şişmanlığa neden olan genler daha iyi ortaya çıkarılabilecektir. Bunun yanında tek gen bozukluğuna monogenik bağlı şişmanlıklar da vardır. Şişmanlığın %5 kadarı tek gen bozukluğuna bağlıdır.
OBEZİTENİN ZARARLARI
Obezite elbette sadece şişmanlık ve fiziksel görünüme zarar vermez, aynı zamanda pek çok rahatsızlığa ve hastalığa da davetiye çıkarır. Obezitenin zararları arasında öncelikle kalp ve damar hastalıkları gelmektedir. Sürekli olarak kolesterolün yüksek olması, tansiyon sorunları ve yağlardan dolayı gerçekleşen damar tıkanmaları bu hastalıkların belirtilerindendir. Kalp ve damar hastalıkları ise kalp krizini tetikleyerek erken yaşlarda ölümlere sebep olmaktadır.
Bunun yanında vücudun gereğinden çok daha ağır olması nedeniyle kas ve iskelet sisteminde meydana gelen rahatsızlıklar da kendini göstermeye başlar. Sürekli olarak ağır bir yük taşımak zorunda kalan kemiklerde kireçlenme, hareketsiz hayatın sonucunda da kas erimesi, kaslarda zayıflama gibi çeşitli hastalıklar meydana gelir. Bel bölgesinin incinmesi ve yükü taşıyamaması neticesinde de çeşitli fıtık türleri meydana gelir.
Şişmanlığın yan etkilerinden birisi de vücut için gerekli olan oksijenin gereken verimle taşınamaması ve solunumda yaşanan zorluklardır. Oksijen eksikliğine bağlı olarak sürekli uyku hali, tembellik ve erken yaşlanma gibi yan etkiler meydana gelir, bu da kişinin genel hayat kalitesinde bir düşüşe sebep olur.
Ayrıca kötü görünümden dolayı meydana gelen psikolojik sorunlar ve toplum tarafından dışlanma eğilimi de intihar oranlarını arttırmakta ve obez insanların tedavi sürecini daha da zorlaştırmaktadır. Ayrıca pek çok kadının sıkıntılı olduğu zamanlarda kendini yemek yemeye vermesi de obezitenin bir kısır döngü içerisinde giderek artmasına neden olmaktadır.
TEDAVİ SÜRECİ
Obezite sağaltımındaki amaç daha sağlıklı bir kiloya inmek ve bu kiloyu korumaktır. Sağlıklı kiloya inmek doğal olarak estetik olarak da bir iyileşme sağlayacaktır ancak obezite sağaltımının amacı hiçbir zaman estetik değildir.
Aşırı kilonun kişide yaratmış olduğu yan hastalıkların iyileştirilmesi ya da oluşumunun engellenmesi için gerekli olan kilo kaybı herkeste farklı olacaktır. Aşırı kilonun oluşum nedeni de her hastada farklı olduğundan tüm hastalarda kesin sonuç verecek bir mucize yol da yoktur. Hasta uzman bir ekip tarafından değerlendirilmeli aşırı kilonun oluşum nedeni ortaya konmalı ve kişiye özel bir sağaltım yolu oluşturulmalıdır.
Yalnızca %10'luk bir kilo kaybının bile sağlık açısından çok olumlu sonuçlar doğuracağı unutulmamalı ve yavaş (haftada 1-1,5 kilo) ancak düzenli kilo vermek ve bu kilo kaybını korumak amaçlanmalıdır.
Aşırı kilo sağaltımında öncelik yemek ve davranış alışkanlıklarının değiştirilmesi ve erke (enerji) tüketiminin artırılmasıdır. Bu önlemlerin yeterli olmaması durumunda ise ilaç kullanımı ya da endoskopik ve laparoskopik cerrahi girişimler söz konusu olabilir.
YEMEK ALIŞKANLIKLARININ DEĞİŞTİRİLMESİ
Yemek alışkanlığının değiştirilmesindeki ana amaç alınan kalorinin azaltılmasıdır. Her insanın metabolizma hızı, yan öğeler ve yaşam şekli farklı olduğundan, obezite söz konusu olduğunda kesinlikle bir doktor gözetiminde ve diyetisyen eşliğinde diyetler tasarlanmalı ve izlenmelidir.
Genel anlamı ile sebze ağırlıklı, işlenmiş yüksek kalorili karbonhidrat içermeyen, az yağlı gıdalar kilo vermede etki olacaktır. Kısa sürede hızlı kilo verdiren çok düşük kalorili diyetler çoğu kez sağlığınıza zarar verir ve kalıcı kilo kaybı sağlamaz. Yapılan araştırmalar salt diyet ile morbid obezitenin sağaltımında ancak %3 başarı olduğunu ortaya koymaktadır.
HAREKETİN ARTIRILMASI
Morbid obezitede hareket azlığı hem bir neden hem de sonuç olarak karşımıza çıkar. Günlük erke tüketiminin azlığı fazla kalorilerin yağ olarak biriktirilmesini getirmekte oluşan aşırı kilolar ise hareketi çok zor hale getirmektedir.
Günlük hareket düzeyini artırmak için yürüme süresini ve sıklığını artırmak, asansör yerine merdiveni seçmek bile etkili olabilecek yöntemlerdir. Haftada 4-5 gün 30 dakikanın üzerinde düzenli yürüyüş başlangıç için iyi bir yöntemdir. Spor geçmişi olmayan aşırı kiloya bağlı yan hastalıkları olan kişilerin spora başlamadan doktor kontrolünden geçmeleri ve kendilerine uygun sıklıkta ve zorlukta spor yapmaları çok önemlidir.
DAVRANIŞSAL DEĞİŞİM
Aşırı kilo sağaltımında en zor sağlanan değişim davranışsal değişimdir. Bu yalnızca daha az yemek ve daha fazla spor yapmayı değil tüm yaşamınıza değişiklik getirmeyi içerir. Sevinçleri ve üzüntüleri algılama ve zorluklarla başa çıkma yönteminden, günlük işlerinizi yapma şekil ve sıranıza, arkadaşlarınıza geçirdiğiniz zamanda yaptıklarınızı hatta arkadaş seçiminizde değişiklikler gerektirebilir.
Her şeyden önce var olan yaşam şeklinizin aşırı kiloya katkıda bulunan bölümlerini belirlemeli ve bunları yaşamınızdan çıkartmalısınız. Bu çoğu kez yeme düşüncesini tetikleyen ortam ve durumlardan uzak durmayı gerektirecektir. Bu değişim elbette kolay ya da çabuk olmayacaktır. Değişimi başarıya taşımak için bir "iş planı" yapmalı ve bunu bir "iş" sorumluluğu ile uygulamalısınız.
Gerçekçi beklentiler ve hedefler koymalısınız. Haftada 5 kilo veremeyeceğinizi ya da spora başlamanızın birinci ayında maraton koşamayacağınızı baştan kabul etmelisiniz. Hedefleri gerçekleştirme sürecini belgelemeli ve izlemelisiniz.
İLAÇ KULLANIMI
İlaç kullanımı diğer yöntemlerin işe yaramadığı, vücut kitle endeksi (vki) 30'un üzerinde olan, vki'si 27'nin üzerinde olup kiloya bağlı yan hastalığı (uyku apne sendromu, hipertansiyon, diabet vb) olan kişilerde kullanılabilen bir yöntemdir.
Halen kullanımda olan ilaçların uzun süre ya da sürekli kullanımı hiçbir zaman önerilmez. İlaçların hepsinin uzun dönemde yan etkileri vardır ve bırakıldıklarında kalıcı etki göstermezler.
AMELİYATLA TEDAVİ
Mide balonu, mide bandı ve bay-pass ameliyat, başvurulan yöntemlerdir.