Bakmayın siz, bu ülkedeki tüm gazetelerin tek elden çıkmış içeriklerine... Birine baktığınız zaman hepsine bakmış gibi olduğunuza.. Ülkemiz haber bakımından o kadar zengin, gündem, aslında bir gazeteciye bayram ettirecek kadar çeşitli ki, bir türlü fırsat bulup da Bodrum'a gelemedik iki haftadır..
Ama Bodrum eskimedi.. Eskimez de.. Ne zaman yazsan uyar..
Aslında gecikmenin bir faydası oldu. Köşe yazarları birer ikişer tatilden döndüler. Onların Bodrum yazılarını da okuma fırsatı buldum..
Haberleri ayni ajanslardan ayni fotoğraflarla aldıkları için karbon kopya gibi çıkan haber sayfalarının yanında, gazete farkını az da olsa, yazarlar yaratıyor.. Onların da çoğunun ne yazacaklarını artık adlarına bakarak tahmin ediyorum ya.. Neyse..
Magazinciler dahil, yazarlarımızın, ortak kanısı şu..
"Bodrum eski Bodrum değil!.."
Tamamen katılıyorum.. Bodrum eski Bodrum değil..
İlk defa 1979 yılında Erol Simavi'nin daveti üzerine, kuş uçmaz kervan geçmez gibi, döne döne dağlara inen çıkan köy yollarının virajlarında, sağımda solumda kusanlar arasında, Ankara'dan otobüsle 16 (Yazı ile onaltı) saatte gittiğim Bodrum nerde, bugün havadan, denizden, harika otobanlar, bölünmüş, virajları yok olmuş, şosenin yerini asfalt almış yollarda, nasıl geçtiğinin farkına varmadığım ulaşım nerde!..
1979'da Bodrum, Kale'nin hemen etrafında minnacık bir köydü.. Bir tek Aktur sitesi vardı uzaklarda, dışardan gelmişlerin yaptığı.. Ondan ötesi, köy yollarıyla saatler süren yolculukla gidilen, turizm diye adı bile geçmeyen köyler..
Turgut Reis diye Allahın unuttuğu bir köy vardı mesela.. Arabası olan Bodrum sakinleri haftada bir pazara giderlerdi Turgut Reis'e.. Sebze ve meyvenin iyisi orda olurmuş da.. Köy yollarında akşamı bulurdu, gidip gelmek..
Torba diye bir yerleşim yeri yoktu. Torba bir sahildi. Bodrum köyünün sahili artık girmek için kirlendiğinden, köy sakinleri oraya giderlerdi, yüzmeye.. Öyle plaj mlaj yok ha.. Arabayı toprak yolun kenarına çeker, içinde soyunur giyinir, bir kaç metrelik yokuş aşağı inip denize girersin, öyle..
Türkbükü hiç yolu olmadığı için hiç yoktu.. Yıllar yıllar sonra Melek Boz, Ship Ahoy diye bir balıkçı meyhanesi açıp, beni de davet edince, yol olmadığı için arabamı iki kilometre geride bırakıp, zifiri karanlığın içinde, ayakkabılarımı elime alarak suların içinde, kumlara basarak yürümüştüm, ayaklarıma bir şey batmasın, bir hayvan sokmasın diye.. Hala unutmam.. Melek "Sen balık sevmezsin ama bu bildiğin balıklardan değil" diye, tuzdan bir balık heykeli koymuştu önüme.. Fırından çıkmış tuzu kırınca balığa ulaştık.. Hayatta hem de nasıl keyifle yediğim ilk balıktır!..
Neyse..
Gelelim 1979'a..
Bodrum adlı minik köyde, sadece zenginler yaşardı, yazları..
Neden?.
Şimdi Erol Simavi'yi düşünün..
Adam imparator.. İstanbul'da hangi lükse sahipse onu ister.. Bir iki uyuz pansiyon dışında geceleyecek yer yok.. Ne lokantası.. Bol kepçe aş evi bile yok.. O zaman nasıl yaşayacaksın?.
Bir Bodrum evi satın alacaksın bahçe içinde.. Mutfağa binlerce lira maaşlı bir ahçı koyacaksın. Evi çekip çevirmek için İstanbul'dan kahyalar, servis elemanları getireceksin gene tonla para ödeyip. Çünkü Bodrum halkının öyle bir eğitimi yok.. Civar köylerden, hizmetçilik, uşaklık yapan gençler toplayacaksın..
Erol beyin evinde çalışan genç kızların hepsi, civardaki Güvercinlik köyündendi, hatırlarım..
Şalvarlı köy kızları.. İlkokul mezunu, ya da ilk terk..
Haa.. Güvercinlik Köyünde de bir evi vardı, Erol Beyin, denize girmek için.. Bodrum'daki evin önü de deniz ama, su temiz değil.. Güvercinlik de, o toprak virajlı köy yolundan git gel kolay değil.. Gidince orda gecelerdik.. Tabii, yığınla eleman da o evde.. Bir de Göcek'te adası vardı İmparator'un.. Ada.. Tekne gerek.. Hızlı motorlar gerek.. Onların da hepsi vardı, gene bir yığın kimi İstanbul'dan gelme, kimi civar köylerden bulma eleman çalışırdı Erol Bey ve konuklarına..
Bütün bunları karşılamak için de zengin, milyoner olman bile yetmez, milyarder olman gerekirdi, o eski Bodrum günlerinde..
Onların da sayısı ikiydi.. Erol Simavi ve Ahmet Ertegün!..
Yemyeşil ovaları ve yaylaları, tertemiz sahilleri ve koyları ile Bodrum'da, Bodrum Yarımadası'nda tatil yapmak o devirde, ülkemin ve dünyamın zenginlerine has bir yaşam tarzıydı yani..
Bugün benim yardımcılarım, arabamı kullanan Ercan, Muhammed, evime bakan Fatoş, aileleriyle Bodrum'da tatil yapabiliyorlar..
Bodrum eski Bodrum değil, çünkü.. Bodrum artık entelektüel zenginlerin değil, herkesin!.
Bu değişim nasıl oldu?.
Hep biliyoruz ama, özetleyeceğim..
Yarın!..