DUBAİ'YE İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin davetlisi olarak gittik.
Geziye katılanlar arasında İstanbul Vali Yardımcısı Cumhur Güven Taşbaş, Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan, Turizm Atölyesi Başkanı Tülin Ersöz, Prof. Dr. Sinan Genim, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Daire Başkanı Ahmet Çınar, Kültür A.Ş. Genel Müdürü Nevzat Bayhan, AK Partili Belediye Meclis üyesi Derya Yanık, CHP'li Belediye Meclis üyesi Hatice Soydan da vardı.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi; dünyanın önemli merkezlerinde yapılan pek çok fuara katılarak, İstanbul'un tarihi zenginliğini, turizm olanaklarını tanıtmaya çalışıyor.
Bunu düzenledikleri birçok başarılı organizasyonda görmek mümkün. Ama ortada bu çabaya ters düşen garip bir durum var.
O da şu; dünyanın en çok turist çeken ülkelerinin yarıştığı bir fuara katılıyoruz. İçeride Türkiye'deki tarihi zenginliğin propagandasını yaparken dışarıya karşı inanılmaz bir beceriksizlik örneği sergiliyoruz.
Standlarımızın durumu gerçekten içler acısı.
Ne görsel zenginlik var, ne de estetik açıdan dikkat çekicilik. Dahası yer seçimi de kötü.
Sanki Dubai'de uluslararası bir etkinliğe değil de, Türkiye'nin en ücra kentinde "baraka"lardan kurulu bir fuara katılıyoruz. Olacak şey değil.
İlk kez Dubai'de bu manzarayı görünce Türkiye'nin neden bir Prag kadar turist çekmekte zorlandığını daha iyi anladım.
Ve gerçekten eskilerin deyimiyle "sukutuhayale" uğradım. Sanıyorum bu duyguyu sadece ben değil, o geziye katılan herkes yaşadı.
Tüm bu negatif sonuçların yaratıcısı kim dersiniz?
Elbette Kültür ve Turizm Bakanlığı.
Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın böyle bir etkinliğe imza atmasını insanın aklı almıyor.
İyi ki TUROB ve TÜRSAB gibi sivil toplum örgütleri, İstanbul Büyükşehir Belediyesi gibi yerel kurumlar var da "o mekana" rağmen ortaya biraz farklı renkler ve etkinlikler çıkıyor.