Kazanın görüntülerini mutlaka haberlerde izlemişsinizdir. Beşiktaş'ta benzinciye girmek isteyen 67 yaşındaki bir kadın sürücü; aniden direksiyonu sola kırınca, karşıdan gelen motosiklete çarptı.
Sürücü genç öldü, arkasında oturan kız arkadaşı ağır yaralandı.
Eminim 60'lı, 70'li yaşlarını sürdüğü halde 'zıpkın' gibi olan ve emniyetli bir şekilde otomobil kullananlar da vardır.
Amaaaa... Geçen yılların görme ve duyma seviyesini azalttığı, refleksleri körelttiği de bir gerçek.
Şu anda bulunduğum Kuzey Ege, bir emekliler cenneti. Eşsiz doğasına ek olarak bakirliği, sakinliği ve ucuzluğu ile yaşlıların vazgeçemediği Altınoluk ve Küçükkuyu'da otomobil kullananların yaş ortalaması çok yüksek.
Bu nedenle her zamankinden çok daha büyük bir dikkatle otomobil kullanma ihtiyacı hissediyorum. Zira yollarda, gözlüğünün ardından kısılmış gözleriyle trafiği 'okumaya' çalışan, titreyen elleriyle vites değiştiren, sürekli tereddüt yaşayan, her an hata yapmaya hazır yaşlı sürücüler var.
Bunlardan biri de rahmetli babamdı. Otomobillere çok düşkündü.
Hayattaki en büyük zevklerinden biri de; otomobil kullanmaktı. Yaşı 70'lere geldiğinde otomobilini altından almak zorunda kaldım. Çünkü artık sadece kendisi için değil, trafikteki herkes için potansiyel bir tehlike haline geldiğini sezmiştim. Belki de bana karşı hayatındaki tek kırgınlığı, bu ricam üzerine olmuştu.
Otomobilsiz kalmayı kendine yediremedi, küstü. Babamın gönlünü almam aylar sürdü. Ama biliyorum ki, hayat ya da hayatları kurtarmıştım.
Sözüm, evlatlara: Trafikte babanıza, ananıza bile güvenmeyin. Hele çok yaşlılarsa... Sizi ve onu üzeceğini bilseniz de vakti geldiğinde 'gerekeni' yapın. Çocukken onlar sizi trafikten korurdu, şimdi bu görev sizin; unutmayın.
Bir de İçişleri Bakanlığı'ndan, Emniyet Genel Müdürlüğü'nden ricam var: Ehliyet sahiplerinin mutlaka ve mutlaka her beş yılda bir 'yetkinlikleri' sınanmalı. Sürücüler, fiziki ve ruhsal sınavlara tabi tutulmalı. Etrafta 50 yıl önce aldığı ehliyetlerle dolaşanlar var.
Bırakın 50 yılı, hangimiz beş yıl önceki gibiyiz?