EMEL Müftüoğlu'nun "ekran yüzünü" çok severim. Sıcaktır, doğaldır, zekidir... Hem TRT'de hem atv'de yayınlanan "Emel'ce" adlı şovunu destekleyen, ona moral verenlerin başında da bendeniz gelirim. (Şahidim, Emel'in ta kendisidir) Emel, dünkü "Kadınca Çarkıfelek" in açılış anonsunda kalemdaşlarım Burhan Ayeri ve Savaş Ay'a teşekkür ederken, "eleştirel" üslubumdan dolayı bana tatlı tatlı sitem etti. Dedi ki, "İlk programlarda morale, desteğe ihtiyacımız var. Görmezden gelin, yazmayın..." İlahi Emel, hadi televizyona ilk kez çıkan 18 yaşında sunucu olsan, anlayacağım. Ama bunca ekran deneyiminden sonra, üstelik bu kadar da yetenekliyken "torpile, kayırmaya, göz yummaya" ihtiyacın mı var senin? Vallahi sen de, Deniz Seki de kusura bakmayın. Ben sizi sonuna kadar eleştireceğim... İstediğiniz kuru alkışsa, onun gönüllüleri zaten çevrenizde çokça var. Ama ben bu ikiliden en az isimleri ve kariyerleri kadar "kusursuz" iş bekliyorum. Çünkü bu potansiyel onlarda fazlasıyla var. İşte ikinci programda "inadına" gözüme batanlar: Açılış konuşmasını yaparken arkanızda kırmızı fon bulunduğunu biliyorsunuz. Stüdyo da ağırlıklı olarak kırmızı ve turuncu renklerle bezenmiş. Buna rağmen her ikiniz de kırmızı kostüm seçmişsiniz. Buna bir de konuğunuz Şakşuka Tarık'ın kan kırmızı gömleği eklenince, ekrana ister istemez "domates tarlası" görüntüsü hakim oldu. Ayrıca sorulan sorunun ne olduğunu sık sık tekrarlamıyorsunuz. Panelde ya da ekranın bir köşesinde de soru yazmadığı için programı ortasında yakalayanlar neyin sorulduğunu bir türlü öğrenemiyor. Bir de şu "çığlık çığlığa" anonslardan vazgeçin. İnsanlar kumanda aletlerinin ses düğmesiyle uğraşmaktan helak oluyor. Bugünlük bu kadar...