İstatistikler öyle söylüyor. Kadına uygulanan gizli ve açık şiddet olaylarında yıllardır birinciliği kimselere kaptırmıyoruz. Namus ve töre cinayetlerinde bileğimiz bükülmüyor! Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da aile baskısı nedeniyle genç kızlar arasındaki intihar vakalarının önüne geçilemiyor. Gazetelerin kriminal haberler veren 3. sayfaları özellikle kadınlara uygulanan şiddet haberleriyle dolup taşıyor. Berdel, kumalık düzeni gibi çağdışı uygulamalar Anadolu kadınının üzerine kabus gibi çökmeye devam ediyor. Hal böyleyken televizyon ekranlarının "kadını hedefleyen" programlarla dolup taşmasına ne diyorsunuz?
YER GÖK KADIN
Gündüz kuşağı zaten doğal olarak kadınlara yönelikti. Ama yeni dönemde görüyoruz ki, prime time kuşağı da "kadınların egemenliği" altına girdi. Özellikle yerli dizilerin büyük çoğunluğunun baş kahramanı kadınlar. Dramalara eksen oluşturan ana unsurların başında ise "kadın yaşamı" geliyor. Peki ne oldu da, kadının en fazla horlandığı ülkelerden birinde televizyon kadını yeniden yarattı? Yanıt, aslında reklam ve pazarlama çalışmalarıyla ilgili saha araştırmalarında gizli. Türkiye'de tüketim alışkanlıklarını yönlendiren grup 18-45 yaş arası kadınlar. Yani pek çok ailede kadın, "satın alma şefi" olarak öne çıkıyor. Evin bütçesine göre alınacak ürün ve hizmetlerin belirlenmesinde son kararı bu yaş grubundaki kadın söylüyor. Bu durumda reklam veren açısından "hedefe ulaşmanın yolu" kadınları ilgilendiren programların reklam kuşaklarından geçiyor. Bu talep de televizyon kanallarındaki arz ile karşılanıyor. Yani reklam veren, kadına ulaşmaya çalışıyor, televizyon kanalları da iskele uzatıyor. Olan biten budur. Televizyondaki kadına yönelik programların çokluğuna aldanarak "Sonunda kadının değeri anlaşıldı" gibi hayali bir fikre kapılanlara önemle duyurulur. Yoksa viyadüklerden aşağı atılan töre cinayeti kurbanı kadınların sayısında hiçbir azalma yok!..