  |
|
10 yılın acısını çıkarıyoruz
1980'li yıllarda canlı olan inşaat sektörü, sonraki 10 yılda yüzde 15 oranında küçüldü, 2005 yılının ilk 6 ayında yüzde 19 oranında büyüdü.
İnşaat sektörü çeşitli mal ve hizmet üretimi ile doğrudan ilişkisi ve yoğun işgücü kullanımıyla ekonomik ve sosyal yapı içerisinde önemli bir yere sahip. İnşaat sektörü, kendisine bağlı 200'den fazla alt sektörün harekete geçiriyor. Bu bakımdan 'lokomotif sektör' olma gibi bir özelliğe de sahiptir. Konut yatırımları toplam yatırımların yüzde 60'ını, konut dışı bina yatırımları toplam yatırımların yüzde 20'sini ve altyapı yatırımları da yatırımların yüzde 20'sini oluşturuyor. Ayrıca, inşaat sektörü içinde değerlendirilmesi gereken inşaat malzemeleri de sanayinin yüzde 10'unu oluşturuyor. Yine sabit sermaye yatırımlarının yüzde 50'si inşaat yatırımlarına ait. İnşaat sektörünün GSMH içindeki doğrudan payı ortalama yüzde 6 iken, doğrudan ve dolaylı olarak etkilediği sektörlerle beraber dikkate alındığında bu oran yüzde 30'lara kadar çıkıyor.
10 YIL KÜÇÜLDÜ, DEPREMİ GÖRDÜ 1980'li yıllarda ciddi bir gelişme gösteren inşaat sektörü; 1990'lı yıllarda faizlerin artması, devlet yatırımlarına ayrılan payların düşük tutulması ve inşaat maliyetlerinin de artmasıyla önemli ölçüde etkilendi. 1980'li yıllarda büyüme gösteren inşaat sektörü, 2004 yılına kadar bu başarısını yakalayamadı. 1992 ve 1993 yıllarında büyüme göstermesine karşın, 1994 ve 1995 yıllarında küçülme yaşandı. Yine, 1999 depremlerinin yaşandığı yıl, sektörde yüzde 12,50 oranında önemli bir küçülme oldu. Gerek yaşanan depremlerin etkisi, gerek yaşanan ekonomik krizle birlikte faizlerin yüksek olması inşaat sektörünü büyük ölçüde geriletti. 1995-2004 yılları arasındaki 10 yıllık dönemde de yüzde 14,69 oranında önemli bir küçülme ortaya çıktı.
TALEP BU YIL PATLADI İnşaat sektörü 2005 yılının ilk altı aylık döneminde yüzde 19,7 oranında bir büyüme gösterdi. Gerek depremler nedeniyle gerekse ekonomik kriz nedeniyle sanayi ve ticaret alanında yapılması düşünülen yatırımların askıya alınması, gerekse konut alanında gerekli yatırımların yapılmaması büyük bir talep ortaya çıkardı. Bu bağlamda; inşaat makine alım ve satımlarında büyük bir artış ortaya çıktığı gibi, konuta yönelik talep artışları da inşaat sektörünü 2005 yılında önemli ölçüde canlandırdı. Hızla gelişen kentleşme süreci ülkemizin önemli sorunlarının başında geliyor. Konut müsteşarlığınca 2002 yılında yaptırılan araştırmaya göre 2000 yılı baz alınmak kaydıyla Türkiye'de konutların sadece yüzde 62'sinin inşaat ruhsatı, yüzde 33'ünün ise yapı kullanma ruhsatı var. Yüzde 38'inin de inşaat ruhsatı bulunmuyor. Yapı ruhsatı ve yapı kullanma ruhsatı olan binaların plana ve projeye uygun olup olmadıklarına yönelik bir veri de yok.
YAĞMA YILLARI YAŞANDI 1980'li yıllara kadar daha çok barınma amaçlı kullanılan gecekondulaşma, 1980 sonrası dönemde ranta dönüştü. Bu döneme kadar özel mülk sahibine, yap satçıya, küçük girişimci ve gecekondu sahiplerine bırakılan kentsel rantlara, 1980 sonrası dönemde sermaye ve arsa mafyası da talip oldu. Bu dönemde kaçak yapılaşma nitelik değiştirdi. Tek katlı gecekondular çok katlı yapılara dönüştü. Kent çeperlerinde ve kıyılarda kamu arazileri yağmalandı, tarım ve orman alanları yok edildi. İçme suyu havzaları da işgal edilerek çok katlı yapılardan oluşan kaçak kent parçaları oluştu. Bu dönemde, kiralık gecekonduların payı, toplam kiralık konutlarda yüzde 50'lere vardı. Kaçak yapılaşma, kamu arazilerini yağmalayıp satanlar için haksız ve kayıt dışı bir kazanca dönüştü. Birden fazla gecekondusu olanlar, geleceğe dönük bir yatırım ve önemli bir rant alanı oluşturdu. Bugün, büyük kentlerimizin kentsel alanları yüzde 60 oranında imar mevzuatı dışında yapılaşmış gecekondu bölgelerinden oluşuyor.
KALİTE PROBLEMİ 1999 Körfez depremi ve Düzce depremlerinden sonra çeşitli kurumlar tarafından hazırlanan raporlarda, Türkiye'de konut probleminin sayısal olmaktan çıkıp, kalite problemine dönüşmüş olduğu belirlendi. Özellikle imar aflarıyla yasallaştırılan kaçak yapı stokunun kentlerimizde doğal afet ve deprem açısından büyük risk alanları oluşturduğuna yönelik saptamalar yapıldı. Yasalara aykırı olarak yapılan bu yapıların yapılmasını engellemek olanaklıyken, ayrıca bu yapıların yıkılmasına ilişkin yasada açık hükümler varken, bu hükümler siyasi, ekonomik, kültürel koruma ve çeşitli çıkar ilişkileri nedeniyle uygulanmadı.
|