SEVİLAY YAZIYOR SEVİLAY YÜKSELİR

Ulusal ve insani çıkar mı, tiraj kaygısı mı?

Daha önceki bir yazımda da dile getirmiştim.
Bir kez daha yineleyeyim:
Benim için önemli olan Öcalan'ın BDP'li vekillerle İmralı muhabbetinde neler söylediği değil, çözüm sürecinde nasıl bir yol haritası izlediği ve yazdığı mektuplarda Kandil'e, Avrupa'ya, BDP'ye çözüme dair hangi mesajları verdiğidir.
Dün yazıya oturmadan bir kez daha göz attım Milliyet'in yayımladığı görüşme notlarına. Bir iki nokta hariç haberde yazılanların hiçbirinin süreçle uzaktan yakından alakası yok. Yazılanların tümüne yakını Öcalan'ın kişisel yorum ve tahlilleri. Yaşadıkları onu öyle egosantrik hale getirmiş ki uçmuş da uçmuş muhterem! Anlattıklarına baksanız konuşan sanki Öcalan değil de, Napolyon Bonapart mübarek!
Diyor ki: "Tayyip Erdoğan bugünkü iktidarını bize borçlu! MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ı indireceklerdi aşağı, ben araya girip engel oldum!" falan filan.
Normal bir vakitte yayımlansa aslında kahkahalarla gülünesi şeyler ama şu anda öyle hassas bir dönemden geçiyoruz ki gülemiyoruz adamın söylediklerine! Gülemediğimiz gibi yapılanın ne kadar yanlış olduğunu anlatmaya çalışıyoruz kamuoyuna.
Süreç devam ediyor evet ama Milliyet'in habercilik şehveti nedeniyle de yok yere sıkıntıya girdi. Derya Sazak; "Bal gibi de haberciliktir!" diye savunsa da, yaptıkları yanlışı, o habercilik aşklarının süreci sıkıntıya soktuğunu çok iyi biliyor. Evet. Öcalan'ın "tırı vırı sözler" deyip görmezden gelinmesi gereken o ifadelerini barışı gönülden isteyen hiçbir yurttaş alıp polemik konusu yapmadı ama karşısında olanlar mal bulmuş mağrip gibi üzerine atlayıp çıkarlarına uygun şekilde bir güzel yonttu.
Mesela sürece destek verdiklerini bildiğimiz bir gazetenin yayın yönetmeninin laf-ü güzaf olarak değerlendirmesi gereken o sözleri ciddiye alıp "Barış dili dediğiniz bu muydu?" şeklinde yorumlaması ve altına bir sayfa analiz döşenmesi bariz örnektir tezime.
Neyse... Sürece yürekten gönül vermiş bir kalem olarak bildiğimiz Sazak, gazetesinin bu konudaki yayın politikasını eleştiren bizleri "hükümet memuru" diyerek aşağılamış olsa da... Barış girişimi ile darbe girişimini aynı teraziye koyup birileri, "Gönül okşayayım" derdiyle; "Özden Örnek'in darbe girişimi notları yayınlandığında bayram ediyordunuz da, Öcalan'ın görüşme notları yayınlanınca niye bu kadar öfkeleniyorsunuz?" şeklinde saçmalıyor olsa da ben hâlâ aynı noktada olduğumu ifade etmek istiyorum. Hükümetin değil ama barış sürecinin sekteye uğramadan devam etmesi adına misyon üstlenmiş bir "memur" olarak bir daha söylüyorum: "O görüşme notları o biçimde yayımlanmamalıydı!"
Sürecin karşısında olanların eline malzeme vermemek ve süreci kesintiye uğratmamak adına muhakkak süzülmeliydi! Kimse bize hikâye anlatmasın! Gazetecilik asla insani olan ulusal çıkarların önüne geçemez! Bu sıradan bir mesele değil! Çözümün müzakere ile olacağına inanan hiçbir yayın kuruluşu bu meseleye, "Tirajımı artıracağım. Gündem yaratacağım ve herkes beni konuşacak.
Refiklerim beni alıntılayıp, takip edecek!
" şeklinde bakamaz!
Ve kusura bakmasınlar ama 35 yıldır devam eden ve 40 bin insanın kaybıyla sonuçlanan bir savaşın son bulması için ciddi adımların atıldığı bir sürecin habercilik şehvetine kurban edilmesine göz yumamayız!
Tüm gayemiz bu savaşın bir an evvel sonlandırılmasıdır.
Bu nedenle de medyanın üzerine düşen sorumluluğun farkında olması gerekir.
Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul bile az derler ama aslında ne demek istediğim daha iyi anlaşılsın diye yazımı yurtdışında yaşayan bir okurumun gönderdiği mesajla bitirmek istiyorum. Kalın sağlıcakla efendim... "Milliyet gazetesinin yayın politikasına karşı aldığınız tavrı sonuna kadar destekliyorum.
Her ne kadar film de olsa, 'Newsroom' adlı dizinin 7'nci bölümünde dizinin kahramanlarından ACN müdürü Charlie Skinner, Usame Bin Ladin'in öldürülme haberini başkanın açıklamasından önce öğrenmelerine rağmen 'ulusal çıkar daha önemli' diyerek gazetecilik açısandan tereyağlı börek sayılacak bir haberi yapmaktan vazgeçiyor. Kapitalist bir ülke mantığına bile aykırı bu durum, bizde ise hangi durumlara geliyor."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA