Bir iddia koyuyorum ortaya. Efendim diyorum ki; "CHP'de boyutları inanılmaz olan korkunç bir iç çatışma var! Ve bu çatışma 12 Eylül'den sonra büyük bir hesaplaşmaya dönüşecek!"
Peki neden? Ve kiminle kim arasında bu çatışma?
Son duruma gelmeden önce biraz gerilere götüreceğim sizi.
Malum kaset skandalı olayına...
HESAP ÇARŞIDA BOZULDU
Asıl hesabın, "Önce özel hayatına tecavüz edilmiş, mağdur bir siyasi olarak Baykal'ı istifa ettirtmek, sonra da bütün kurultay delegelerinin imzasıyla onu görevinin başına geri döndürmek" olduğunu biliyorsunuz.
Ancak evde yapılan hesabın Önder Bey tarafından karıştırılan çarşıda bozulduğunu da!
Bildiğiniz gibi Önder Sav ve ekibinin yazdığı, sahneye koyduğu senaryo gereği Kılıçdaroğlu apar topar Genel Başkanlık koltuğuna oturtuldu. Kah yakın çevresine, kah tanıdığı gazetecilere (Ki onların arasında ben de varım) "Asla Genel Başkan adayı olmayacağım!" diyen Kılıçdaroğlu ilk zamanlar kafası kopmuş ördek gibi oradan oraya savruldu. Ne kurultay hazırlıklarna, ne de partinin yeni kadrolarına müdahele edecek zaman bulamadı. Bunu fırsat bilen Önder Bey de tüm kadroları tek başına hazırladı. Apar topar o koltuğa oturtulan Kılıçdaroğlu ise nasıl bir parti meclisi ile karşı karşıya olduğunu ancak 2 ay sonra farketti. Aslında başlangıçta her şey yolunda gidiyordu. Kankalar yani Kılıçdaroğlu ve Sav ikilisi arasından su sızmıyordu. Ancak birgün bir şey oldu. İstanbul seçimlerinde birlikte görev yaptığı Gürsel Tekin'in hem İl Başkanlığı'dan diskalifiye edilmesine, hem de MYK'ya alınmamasına karşın verilen tepkiler onu bunalttı. Ve harekete geçmesini sağladı. Ve işte ne olduysa ondan sonra oldu. Önder Sav'ın, partinin 10. katında, masaya yumruğunu vurup, "Asla olmaz! O adam ben burada olduğum sürece MYK'ya giremez!" tehditlerine karşın görenleri, duyanları hayretlere düşüren ilginç bir tavır geliştirdi Kılıçdaroğlu.
BAŞKALDIRI BAŞLIYOR
Ayağa kalktı... Başını yukarı kaldırdı. Ve şöyle dedi;
"Ben öyle istiyorum Önder Bey! Gürsel Tekin MYK'ya gi-re-cek! İtirazınız devam ederse derhal kurultayı çağırırım!"
Bu başkaldırı sadece Gürsel Tekin olayıyla sınırlı kalmadı tabii.
Parti meclisi aşağıda toplantı için ikiliyi beklerken onlar yukarıda Eşref Erdem yüzünden masa yumrukluyorlardı.
"Hemen atalım" dedi Önder Sav. "Demokrat olacağız diyoruz. Böyle mi efendim? Olmaz! Kesin ihracı asla kabul etmem!" diye cevap verdi Genel Başkan.
VE CHP İKİYE BÖLÜNDÜ
Epeyce mücadele verdiler karşılıklı. Sonunda 1 yıl uzaklaştırma kararı alıp kerhen de olsa uzlaşma sağladılar kendi aralarında. Ancak bu uzlaşmadan Önder Sav'dan aldığı talimatla dilekçe hazırlayanların haberi yoktu! Hal böyle olunca evvela "Kesin ihraç" talebi içeren dilekçeler sunuldu meclise. Durumu kurtarmak zorunda kalan Önder Bey, "Arkadaşlar ihraç ağır olur. 1 yıl uzaklaştırma yeterlidir!" dedi.
Dilekçeler geri çekildi ama o toplantıda taraflar iyice kesinleşti.
Artık CHP ikiye ayrılmıştı;
"Kılıçdaroğlu'cular ve Sav'cılar"
Bu bölünme yavaş yavaş tüm kadrolara sirayet etmeye başladı.
Önce İl Başkanlıklarına oradan da ilçelere...
Geçtiğimiz günlerde yaşanan Avcılar'daki afiş skandalı da bir şekilde bu gizli kavganın ortaya çıkmasına neden oldu.
Aylardır Gürsel Tekin ve Berhan Şimşek arasındaki süren gerilim sonunda patlak verdi. Skandal sonrası Genel Merkez'e özellikle de Tekin'e yakınlığı ile bilinen gazeteci Barış Yarkadaş inanılmaz bir makaleye imza attı gercekgundem.com adını verdiği internet sitesinde. Söz konusu afişten hem ilçenin, hem de il başkanlığının haberdar olduğunu yazdı. Örtülü kadınların rahibeye benzetildiği o afiş aslında daha önce de broşür olarak bastırılıp dağıtılmıştı Avcılar sokaklarında. Evet partili üyeler o broşürde yazanların ne anlama geldiğini, Kılıçdaroğlu'na dolayısıyla CHP'ye nasıl bir zarar vereceğinin bilincinde değildi belki ama Berhan Şimşek'in olan biten her şeyden haberi vardı. Yani Yarkadaş'a göre Kılıçdaroğlu Berhan Şimşek tarafından bilinçli olarak yanıltılmıştı. Hatta bu bir komploydu! Daha 1 hafta önce, "Türban sorununu CHP halledecek" diyerek muhafazakâr kesimin gönlünü kazanmaya çalışan Genel Başkan'ı zora düşürmek için hazırlanmış korkunç bir plandı.
Peki gerçek öyle miydi acaba?
Bilmiyorum. Bilemiyorum. Bildiğim birtek şey var; o da şu aralar CHP'de korkunç bir iç çatışmanın, kavganın yaşandığıdır.
Ve 12 Eylül sonrası yaşanan bu gerilimin partiyi muhakkak bir kurultaya taşıyacağıdır!