Türk parasının değerlenmesi ithalatı artırıyor, ihracatı ise azaltıyor. Ekonomi, ithal malların ülkeye girişinin artmasıyla büyüyor ama Türkiye ihraç ürünlerinde dünyada rekabet gücünü kaybediyor.
İhracat kârlı olmaktan çıktığı için de, ekonomik kaynaklar, ihraç mallarını üreten sanayi yatırımları yerine, ihracata konu olmayan konut ve gayrimenkule yöneliyor. Ülkede avukat, doktor, mali müşavir, berber, lokanta gibi ihracı söz konusu olmayan hizmetlerin ücretleri hızla yükseliyor. Sonuç olarak ülkenin büyüme hızı geriliyor ve istihdam artışı yavaşlıyor.
Türk Lirası'nın aşırı değerli olmasının Türkiye'de yaşayanlar için bir diğer olumsuz sonucu da, herhangi bir iç ya da dış şokla karşılaşıldığında, yüksek oranlı devalüasyon ülkeyi birdenbire fakirleştiriyor.
Peki aşırı değerli ülke parasına karşı ne yapmak gerekiyor?
Son günlerde Türk parasının aşırı değerlenmesini önlemek için çeşitli tavsiyeler var. Bu tavsiyelerden biri, Nobel ödüllü iktisatçı James Tobin'in para birimleri üzerine yapılan spekülasyonları önlemek amacıyla önerdiği döviz alış ve satışlarından alınacak yüzde bir oranında verginin uygulanması oluyor.
Tobin, böyle bir verginin spekülatif fonların ülke parası üzerinde kısa vadeli kâr amaçlı oyunlarını engellemek amacıyla faydalı olacağını düşünüyor. Toplanan vergilerin Dünya Bankası tarafından yönetilen bir fonda toplanmasını ve sıcak para giriş ve çıkışlarından zarar gören ülke ve şirketlerin hasarlarının giderilmesinde kullanılmasını öneriyor. Benzeri bir öneri 1936'da J.M. Keynes tarafından da hisse senetlerinde kısa vadeli spekülasyon yapan spekülatörler için önerilmişti.
Peki Tobin vergisi Türkiye'de uygulanabilir mi?
Böyle bir genel vergi kayıt dışı döviz işlemlerini çoğaltır. Ayrıca yatırımları olumsuz etkileyebilir. Çünkü döviz giriş ve çıkışlarında spekülatif para hangisi, bunu tespit etmek oldukça zordur. Ayrıca sadece Türkiye'nin böyle bir vergiyi uygulaması aleyhine olabilir.
O zaman Türk parasının aşırı değerlenmesi nasıl önlenecek?
Yapılacak olan, Merkez Bankası'nın daha fazla döviz alması ve döviz mevduat hesaplarının munzam karşılıklarının yükseltilmesi olabilir. Bütün ülkeler ihraç ürünlerini desteklemek için döviz kuru savaşı verirken bizim Merkez Bankası'nın seyirci kalmasına ve hatta Türk parasındaki aşırı değerlenmeyi göstermemek için reel kur endeksi tanımını bile değiştirmesine rağmen, Türk parası, tüketici fiyatları dikkate alındığında yüzde 27 oranında değerli görünüyor.
Dolayısıyla Merkez'in yeniden düzenlediği kendi endeksine göre, olması gereken dolar/TL paritesi bile 1 lira 94 kuruşa geliyor. İşgücü maliyet bazlı endekse göre ise dolar/TL paritesinin 1 lira 68 kuruş olması gerekiyor. Bu nedenle ihracatçı şikâyet etmekte haklı.
Merkez, Türk parasına rekabet gücü kazandırmaktan neden korkuyor anlamak mümkün değil. Çünkü Merkez'in iç ve dış varlıkları toplamı geçmiş 19 ayda ancak yüzde 4.5 artmış. Anlayacağınız enflasyon tehlikesi para arzından kaynaklanmıyor. Merkez'in oyalanmayı bırakıp ihracatçıya ve dolayısıyla Türkiye ekonomisine hayat hakkı tanıması, elini çabuk tutması şart.