"Merhaba Hıncal Hocam.. Van anlatmakla bitmez, anlat dediniz! O halde bugün sayfanızı, tıpkı bir gökkuşağı gibi muhteşem renklerle donatmaya var mısınız?" diye bir mail yollamış, Vanlı kardeşim Nuray Haytabaşı.. Yazı harika.. Fotoğraflar harika..
Hani Deniz Albayımızı, Bülent Ersoy'a Anıtkabir'de yardımcı oldu diye Hakkâri'ye sürdüğümüzde, "Biz, Cevat Şakir'i yani Balıkçı'yı da Bodrum'a sürmüş milletiz" demiştim ya.. "Hulusi Akar, dostum ve Genelkurmay'ın bağlı olduğu Savunma Bakanım da, o Albay'ı Van'a sürmeliydi" diye düşündüm, ben de Nuray'ı okur ve Van'a bakarken..
Siz de okuyun ve bakın bu Pazar günü, bakalım ne diyeceksiniz?.
***
Fotoğraflara bakarak, pekâlâ bir film setinde olduğumuzu düşünebilirsiniz.
Gördükleriniz, günümüz şartlarında gerçek olamayacak kadar özgün çünkü! Orta Asya'da veya farklı bir çağda değil, inanmayacaksınız belki ama Van'ın Erciş ilçesine bağlı ULUPAMİR Mahallesi'ndeyiz. (Bu köylere mahalle denmesine de deli oluyorum.. Ben Çavuşköylüyüm yahu, Çavuş Mahalleli değil..) Erciş'e yürüyerek 5 saatlik mesafede olan Ulupamir, nasıl onun mahallesi olur..
Ulupamir, Diriliş Ertuğrul da dâhil olmak üzere birçok dönem dizisinin esin kaynağı, hatta sahne arkası atölye çalışmalarının merkezi bile sayılabilir. Nasıl olmasın ki, burada herkes at üstünde adeta rüzgârlarla dans ediyor. Ok atmak, kılıç kuşanmak ise sıradan bir faaliyet!.
Efendim tanıştırayım; geleneklerine sıkı sıkıya tutunan bu harika insanlar, 20. yüzyılda Orta Asya'dan Anadolu'ya göç eden Kırgız Türkleri..
Sizce de, sırf bu yetenekleriyle bile, daha özenli tanıtılmayı hak etmiyorlar mı?
Ulupamirli Kenan Aytaç, Kırgız Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği Genel Başkanı. Atayurt projesinin sahibi.
Elbette ama bunun çok daha ötesinde, yaşam öykülerinde paha biçilmeyecek değerde öğretiler saklı!
Ulupamir, zorluklarla dolu bir varoluş mücadelesi aslında! Tüm heybetiyle dünyanın çatısı sayılan Himalayalar'dan; yani Everest gibi dünyanın en yüksek doruklarının ve en tehlikeli geçitlerinin bulunduğu dağ silsilesinde başlayan.
Coğrafya kaderdir derler ya, işte kanıtı.. Kırgız Türkleri, Himalayalar'ın kuzey bölümünde 7500 metrelik zirvelerin kuşattığı Pamir yaylasında, zorlu şartlarda ama özgür bir yaşam sürerken, Rusların (SSCB dönemi) yoğun baskı ve saldırılarına maruz kalırlar. Yıllarca üstelik!
Pamir bölgesi o dönemler, SSCB-Çin- Afganistan sarmalında oldukça stratejik bir öneme sahip! Bulutların dahi ancak eteklerine tutunabildiği Pamir dağında, bu sebeple iktidar mücadeleleri asla bitmez!
Bölgede ne yaşanırsa yaşansın, bir kartal misali yuvasının çevresinde dönüp dolaşarak, güvenli bir nokta bulmaya çalışan Kırgız Türkleri, bu uğurda Pamir'in Doğu Türkistan bölgesinde Çin işgaline karşı mücadeleye bile girişirler.. Ama ne yazık ki, saldırıların arkası kesilmez. En nihayetinde, 1979 yılında Rusların Afganistan'ı işgali ile Pakistan'a geçmek zorunda kalırlar.
Aylarca at ve deve üstünde çocuk ve yaşlılarla yapılan yolculuk, dile kolay..
Dünyanın buzullarla kaplı zirvesinden, 40 derece sıcaklıktaki kumlara ayak basmak ise haliyle beklenmedik sonuçlar doğurur.
Yüzlerce Kırgız Türkü, birkaç yıl içinde aşırı sıcaklardan hayatını kaybeder.
Hayatlarının geri kalanı için dönüm noktası oluşturacak karar ise bu aşamadan sonra alınır.
Kırgız Türklerinin efsanevi lideri Rahmankul Han, Pamir'de yaşananları tüm dünyaya duyurarak yardım çağrısında bulunur. İlk yanıt, birçok avantajı da içinde barındıran teklifle Amerika'dan gelir. Davet Alaska Eyaleti için yapılmaktadır.
Çok şaşıracaksınız ama..
Rahmankul Han, Aksakal Heyeti ile birlikte konuyu değerlendirdiklerini, ancak "özellikle dinlerinin ve dillerinin bozulmasından duydukları kaygıdan dolayı" daveti kabul etmediklerini açıklar.
Kırgız Türklerinin inanışına göre: Dilin kaderi, halkın kaderidir! Ve bu konuda asla taviz verilmemelidir.
Pamir'de verdikleri zorlu mücadeleye rağmen, Kırgızların milli benliklerini koruma adına aldıkları karar tüm dünyada büyük bir şaşkınlıkla izlenirken, tahmin edersiniz ki Türkiye'de büyük bir memnuniyet yaratır!
Nihayet; 7.
Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in Pakistan'ı ziyareti sırasında, Türk asıllı Afganların tamamının Türkiye'ye kabul edileceğine ilişkin müjdeli haber verilir. 3 Ağustos 1982'de, Türklerin tamamı (Kırgız, Türkmen, Kazak, Özbek) uçaklarla Adana Havaalanı'na taşınarak farklı illere nakledilir. Kırgız Türklerinin (1150 kişi), Türkiye'den tek bir dileği vardır, o da yaşayacakları yerin Pamir Dağı özelliklerini taşımasıdır.
Van'da olma sebepleri de bu yüzden işte!
(İyi ki diyorum, tüm içtenliğimle..) Van'da geçici olarak yerleştirildikleri Karagündüz Köyü'nde yaşarken, 1983'te (Başbakan Turgut Özal dönemi) iki katlı ve tek tip 300 konuttan oluşan yepyeni bir köy nihayet teslim edilir. Rahmankul Han, Aksakal Heyeti ile birlikte; geldikleri yeri genç nesillere unutturmamak amacıyla, köye "Ulupamir" adını verdiklerini açıklar.
Aradan geçen 40 yılın ardından, bugün Ulupamir'in geldiği nokta ise gerçekten takdire şayan.. Zira Ulupamir, Van'da, "yaşayan bir kültür hazinesi" değerinde ilgi görüyor. Ve tereddütsüz diyebilirim ki, Van'ın en renkli kültür festivallerinden biri, Ulupamir'in ev sahipliğinde yapılıyor.
Ulupamirliler, Türk Silahlı Kuvvetleri ve üniversiteler de dâhil, hemen her meslekte ve yurdun her köşesindeler..
Gelenekleri konusunda hassasiyetleri ise hâlâ had safhada. Hatta Türkiye'de, öncülük ettikleri konular bile var desem!
Mesela Türk dünyasını ve ortak değerlerini tanıtmak amacıyla inşa ettikleri ATAYURT'lar..
Bir konu daha var ki, Ulupamir'i bambaşka alanlara taşıyan.. O da sanatkâr yönleri. Özellikle geleneksel usullerle yaptıkları deri ve ahşap işlemeciliğindeki eserler, dünyanın her köşesinden talep ediliyor.
Başından beri anlattıklarım arasında müthiş bir döngü var farkında mısınız?
Zira Ulupamir'i ilgi odağı haline getirerek zirveye çıkaran unsurlar; uğruna canları pahasına mücadele ettikleri, öz değerleri...
Yaşam, Kırgız Türklerini ödüllendiriyor olabilir mi, ne dersiniz?
Nuray HAYTABAŞI
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz