Sabahattin Ali'nin Leylim Ley türküsünü anlattığı Ses adlı öyküsünün birinci bölümünü yayınlamıştım ya, pazar günü.. Pazarlar için genelde özel seçiyorum bu tür yazıları. Haftanın bir günü olsun, siyasetten, günün endişe ve sorunlarından uzaklaşmanız ve hap gibi yazılara göz atmak yerine, artık unutmaya başladığımız okuma zevkini tatmin etmeniz için..
İnternette, yani sosyal medyada neler oluyor bilmem. İzlemem çünkü. Ama bana gelen mesajlar nasıl ama nasıl bol ve nasıl olumluydu, inanamadım.
Altı üstü, bir otobüs yolculuğunda verilen 10 dakikalık kahve molasında olanları yazmıştı, Sabahattin Ali..
Ama işte adam durup dururken Sabahattin Ali olmuyor..
O nasıl bir anlatımdır..
Ali Kocatepe ile ayni evi paylaştığımız yıllarda şair Sabahattin Ali'yi tanımıştım. O muhteşem dizeleri, Ali de muhteşem bestelemiş ve Türk popunun en güzel eserlerinden bir muhteşem demet ortaya çıkmıştı.
Sabahattin Ali, Kocatepe Ali için yazmıştı sanki o dizeleri..
Sonra birileri kalktı, içinde Ali Kocatepe olmayan bir Sabahattin Ali şovu yaptı. Gitmedim ve adını da anmadım..
Saygısızlık mı, kıskançlık mı, üç kuruş telife tenezzül mü, bilmem artık.
Neyse.. Konu o değil..
Bu büyük şairin öykücü yanını bugünün insanlarının hatırlamasına sebep olduğum için mutlu ve gururluyum.
*
İkinci mutluluğum...*
Bir de Zeynep tavsiye edeyim size, madem internete girdik.
Zeynep ve Ayşe, Neco'nun kızları için "Kucağımda büyüdüler" desem yeridir. Aile dostuydum onların..
Neco minik kızlarını alır, Gelişim'e getirirdi ve bütün Gelişim benim odama dolardı, kızları paylaşmak için.. Neco ile Oya ayrıldılar ama, aile hep hayatımda kaldı. Elimden gelen her desteği verdim, hepsine..
Hepsini sevdim çünkü..
Önce Ayşe önce babasının yolundan gitti, şarkıcı oldu. Sonra SABAH'ta köşeye yerleşecek kadar iyi yazar. Sonra da abla Zeynep ayni yolda yürüdü.
Müthiş bir caz şarkıcısı olduktan sonra sosyal medyada yazmaya başladı. Birkaç yazısını bu köşede yayınladım.
Şimdi corona zorunlu hapsini nasıl yendiğini hissettiren harika şeyler yazıyor..
Kalemindeki romantizm müthiş.
Fotoğrafçılık eğitimi de aldığı için yazılarını, enfes bir romantik resmi ile süslüyor.. Bir de şarkı tavsiye ediyor, "Okuduklarınızı düşünürken dinleyin" gibisinden..
Benim sosyal medya ile alakam yok ya..
Bana maille yolluyor. Keşke hepsini yayınlasam..
Ama mümkün değil. Dün kendisine sordum. "Beni okuyan bu yazılara nasıl ulaşır" diye.. Şöyle yazacakmışsınız.. instagram.com/ zozyilmazel Tıklayın.
Zeynep'in sayfası açılıyor. En tepede resimleri var. En baştaki en son. Ona dokunun en son yazdığı "Seni özlüyorum" çıkar, o resme bağlı..
Her yaştan romantik gençlere birebir Zeynep!.. Fotoğraflar da öyle..
***
Hangisi...
Hep söyleyip geliyorum.. Her yayın organının bir siyasi eğilime taraf olması doğaldır. En az tarafsız olması kadar. Hatta daha fazla..
Ama taraf olduğu eğilime yararlı olmasının bir şaşmaz koşulu var.
"İnandırıcı" olmak.. İnandırıcı olmanın şartı da, tutarlılık..
Şimdi bakıyorum gazetelere..
Bir yandan sosyal medyaya sövüyorlar..
"Bunlar linççi" diyorlar.. Haklılar.
Ben de diyorum. Ama ben hep diyorum.
"Bir anne ve yeni doğmuş bebeğine, sırf baba iktidarın bakanı, dede iktidarın başı diye saldırmak linç değildir de nedir?." Ama bu lince karşı çıkan gazetenin, ayni gazetenin sayfasını çeviriyorsunuz.
Bu defa kendi katıldıkları lince katılmadıkları için bazı sanatçıları, ünlüleri linç ediyor.
Sosyal medya benden yana ise, "Harika..
Muhteşem!." Ötekinden yana ise "Ahlak katili?." Ayni gazete, ayni sayfada bu iki haberi yan yana koyanlar!.
Hangisi?.
***
Bir efsaneydi, O!..
Ünlü bir Hollywood Yönetmeni "O sıradan bir filmi 'Görülmeli' yapardı. İyi filmi, 'Sanat', büyük filmi 'Efsane!." Ne kadar doğru.. İtalyanlar 70'li yıllarda Hollywood'un ihtisas konusu kovboy filmleri çekmeye başlayınca, Amerikalılar "Spagetti Westernleri" diye dalga geçmeye başladılar.
Ama üç adam, Sergio Leone, Clint Eastwood ve Ennio Morricone, o spagettileri, unutulmaz efsanelere çevirdiler.
Biri yönetmendi. İkincisi oyuncu. Üçüncü ise müziklerini yazan.
"İyi, Kötü ve Çirkin"i asıl efsane yapanın Ennio olduğunu dünya biliyor. İki müzisyenin adını afişte görmek, benim için filmin garantisi olurdu, gençliğimde.
Avrupa'da Ennio ve Hollywood'da Dimitri Tiomkin..
İkisi de müziklerini Oscar'la süslediler.
Dimitri 4 heykelcik götürdü. Biri unutulmaz High Noon/ Kahraman Şerif filminin şarkısı Do Not For Sake Me oh My Darling..
Ennio 2 Oscar aldı.. Birisi İyi, Kötü, Çirkin'den!.
91 yaşındaki Ennio evinde düşüp kalçasını kırınca doğan komplikasyonlardan hayatını kaybetmiş. Ama 500'den fazla eseri yaşamaya ve yaşatmaya devam edecek.
***
- Bunun adı AYIP!..
Kıbrıs Gazisi bir TIR şoförünün oğlu olarak doğdu. Çocukken kekemeydi. Kendini konuşarak ifade edemeyince, başka ifade arayışlarına yönlendirdi.
Müzik ve edebiyata yoğunlaştı. Şarkı yazarken söylemeye başladı. Kekemeliği yendi. Öyle ki, lise sonda Yunus Emre'yi anlatan bir piyeste başrol oynadı.
Üniversite eğitimini İstanbul Üniversitesi'nde Diş Hekimliği dalında yaptı ve hayata diş doktoru olarak atıldı. Müziği hobi olarak sürdürürken şarkıları dikkat çekince, bu alana kaydı.
Gerçek adı Fatih Karaca'yı gizli tutmak için, bir müzisyen adı icat etti. O isimle üne kavuştu. Şarkıları özellikle gençler arasında popüler olurken, Bilgi Üniversitesi'nde İnsan Hakları Hukuku dalında Yüksek Lisans eğitimine başladı.
Albümleri satış, dinlenme rekorları kırarken, çeşitli anketlerde "Yılın Müzisyeni" seçildi. 2020 Altın Kelebek Yarışması'nda şarkı ve klip dalında birinci oldu.
Şarkılarını kendisi dışında, ülkenin hemen tüm önde gelen sanatçıları değerlendirdi.
Kıbrıs Gazisi babasının ölümü üzerine yazdığı şarkıyı, annesinin adını koyduğu Maya albümüyle yayınladı.
..ve onunla ve bu albümle ilgili bir soru, YKS'de (Yüksek Öğrenim Kurumları Giriş Sınavı) sorulduğu için, bu ülkede, soruyu hazırlayanlar hakkında soruşturma açıldı.
Mabel Matiz adlı sanatçıdan bahsettiğimi anladınız herhalde..
Şimdi ben, bu soruşturmayı açanlar hakkında soruşturma açılmasını ve bu ülkenin yüzüne sürülen utancın temizlenmesini diliyorum.
Bu ayıp hem de öylesine temizlenmelidir ki, bir daha başkası teşebbüs edemesin.
***
Normale dönüş!..
Hayatımızın nihayet normale dönmeye başladığının ilk işaretini dün sabah 9.5'ta bahçemde kedilerimi seyrederek kahvemi içerken aldım.
Telefonum tıkladı..
Ercan'dan mesaj.. "Haliç'te trafikte tıkandık. Gecikiyoruz!."
***
SEVDİĞİM LAFLAR
Akıllı insanlar herkesten ve her şeyden öğrenirler! Sıradan insanlar sadece kendi hatalarından ders çıkarırlar! Cahiller ise herşeyi bilirler! Sokrates