Dünya güzeli ve özeli İstanbul!.
Dünya üzerinde iki kıta arasında koşulmayı mümkün kılan tek parkurun yer aldığı İstanbul..
Dünyanın en cazip ve en çarpıcı maratonuna ev sahipliği ederek, İstanbul'u dünyaya tanıtma ve milyonlarca turist çekme şansına da sahip İstanbul!.
Ne varki bunun farkına varmayan ve değerlendirmeyi bilmeyen yerel ve genel yönetimler yüzünden, "Kurduğumuz" Avrasya Maratonu, önce sıradan bir yarış düzeyine düşürüldü.
Sonra Eurosport dünyaya yayınlamaktan vazgeçti.
En sonra da, geçen pazar, TRT, dünya rezili bir yayıncılıkla yarışı piç etti.
İstanbul'u hiç anlatamadı.
Dün, "Laf olsun" diye düzenlendiği açık açık belli, beşinci sınıf atletlerin koştuğu maratonu (!) anlattım. Hani tempoyu düzenlesin diye para ile kiralanan "Tavşan" atletin kazandığı yarış bozuntusunu..
Şimdi sıra "TRT Felaketi"nde..
Benim vergilerimle, bana hizmet için yayın yapan kamu kurumu TRT, İstanbul maratonu için zerre hazırlık, zerre ön çalışma yapmamıştı.
"TRT Spor servisinde, Berlin, New York Maratonu yayınlarını izleyen tek kişi yok mu" diye sormuyorum.
Yok!. Biliyorum.. Olsa, bu yayının nasıl yapılması gerektiğini de bilirler.
TRT'nin rahmetli Kenan Onuk ve Barbaros Talı'dan sonra, atletizmi bilen ve anlatan tek TRT spikeri olamadı, nerdeyse 20 yıldır.. Görevlendirilenler de, bin yarışa gene benim paramla gönderildikleri halde, öğrenemediler ve ekran başında durma- dan saçmaladılar. Son Dünya Şampiyonası dahil..
Hiç unutmam.. 2008 Pekin Oyunları'nı TRT 40 kişi ile izlemiş ve felaket yayın yapmıştı. O sırada TRT Genel Müdürü de değişmişti.
Bu köşede "Hoş geldiniz Sayın Müdür" dedim ve felaketi işaret ve teklif ettim.
"TRT 40 kişi ile Pekin'de, Eurosport ise, iki kişi ile İstanbul'da ekran başında yayın yaptılar.
Rastgele bir günü seçin ve bu ikisinden ayni yayını izleyin. Farkı görecek ve TRT'nin 40 kişi ile nasıl turistik bir Çin gezisi yaptığını anlayacaksınız.." Ne yaptı TRT'nin yeni genel müdürü, bilmeyen inanmaz. Çıktı basın toplantısı düzenledi ve şöyle dedi:
"Hıncal Uluç 'Beni Pekin'e gönderin' diye TRT'ye başvurdu.
Gönderilmeyince de saldırdı." Popomla güldüm. Ben 2000 Oyunları'ndan sonra "6 Olimpiyat, 6 Dünya Kupası izledim. Yeter..
Bundan sonra gençler gitsinler" diye yazan ve sözünü de tutan adamım.
Sadece gazeteme değil, ısrarla beni davet eden "Sponsor" firmalara da "Hayır" dedim.. Çin'e hiç gitmediğim halde, kaç sponsor firmayı geri çevirdim, hele Pekin öncesi.
Sevgili Kenan, hastaydı. 2004 Atina'nın son Olimpiyatı olacağını tahmin ediyordu.
Onunla 1980 Moskova Oyunları'nda başlayan dostluğumuz süresince, Atina'da Balkan, Avrupa ve Dünya şampiyonalarında birlikte çok tatlı çalışmıştık. Hele Atina'da ne anılarımız vardı.
Evime kadar geldi. "Hıncal Ağbi, ne olur Atina Oyunları'na beraber gidelim.
Beraber bir Atina, bir olimpiyat daha yaşayalım" dedi. "Gücenme Kenan" dedim. "Kararımdan dönmem.." Bugün hala vicdan azabı çekerim ama, o zaman kararımdan dönmedim, Çin için mi döneceğim?
İşte bu Hıncal için, TRT Genel Müdürü olan zat-ı muhterem, spor servisindeki kim bilir hangi küçük adamın lafına kanıp, bu iftirayı atabildi.
Bugün de yeni bir Genel Müdür var.
Yazdıklarıma ne diyecek bilmiyorum..
Ama, bu maratonun kurulması, uluslararası üne kavuşması için ışıklar içinde yatsın sevgili Cüneyt Ağabeyimle (Koryürek) neler yaptığımızı da anlatacağım ki, "Benim" maratonumu bu hale düşürenleri millet tanısın.
O rezil yayını ülkeme ve dünyaya yutturmaya kalkan, beceriksiz tembellere kızmakta ne kadar haklı olduğumu, belki bugünkü TRT Genel Müdürü de görsün.
Yarın anlatacağım, Avrasya Maratonu fikrinin, nerden, nasıl doğduğunu, ilk Avrasya Maratonu'nun nasıl başarıldığını..
Sonra da bugün gelinen felaket noktayı ve en son TRT'nin nasıl bir Utanç Yayını yaptığını..
Spora, İstanbul'a ve Türkiye'ye nasıl "İhanet" ettiğini..
***
O servisler gene ordalar!.
Salı sabahı, trafik konusu ile gerçekten ilgilenen İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'ya ithaf ederek iki fotoğraf yayınlamıştım.
Her salı, 90a çekimleri için atv stüdyolarının olduğu Fulya'daki binaya gidiyor ve her gidişimde, köprü bağlantı caddesi, ayrıca, Deprem Acil Kaçış Yolu olarak fevkalade kritik Ihlamur Caddesi'ne iki yanlı park etmiş servis araçlarının resimlerini çekiyordum. Zaten 2.5 şeritlik bu dar caddeyi iki yanlı işgal edince, bırakın depremi, acil, normal gün ve saatlerde bile trafik tıkanıyordu ve ben yolun kenarındaki "Park edilmez" ve "Bu yolda EDS ile kontrol vardır" levhalarının tam da altına bırakılan servisleri ısrarla ve inatla takip edip, resimlerini yayınlayarak "Ey Vali!. Ey Belediye Başkanı bu kentte devlet varsa, bu koyduğunuz levhaların gereğini yapın. Yok yapamıyor, beceremiyor, ya da her ne sebepten göz yumuyorsanız, o zaman o levhaları kaldırın da, devleti küçük düşürmeyin. 'Bu kentte devlet yok' dedirtmeyin" diyordum, hep.
Devletin olmadığı yerde terör olur.. Terör dediğiniz de, ille güney sınırında silahla değil, böylesine İstanbul'da devlete kafa tutarak, devleti tam da devletin "Yasak.
Kontrol ediyorum ha" levhasının altına her gün saatlerce park ederek de olur.
"İstanbul'da Trafik Terörü var" diyordum ya.. Salı sabahı da bir hafta evvelin resimleri vardı sütunumda ve "Sayın Bakan, ne Vilayet, ne de Belediye sorularıma cevap vermediği için, bu hafta bu resimleri size ithaf ediyorum.
Öğleden sonra gene Fulya'ya çekime gideceğim ve durumun muhtemelen farklı olmadığını göreceğim" diye yazmıştım.
O salı, saat onbire doğru Yasemin vilayetten gelen "Muammer Karadeniz /Valilik Basın ve Halkla İlişkiler Müdür Vekili" imzalı bir mail getirdi. Vilayetten yıllar sonra bana gelen ilk cevap.
Diyordu ki, Muammer Bey, "9 eylül 15 ekim arası toplam 9.436 servis denetimini neticesinde, 5.714 servis aracına 1 milyon 691 bin 293 lira para cezası uygulandı." Peki ama Muammer Müdürüm, ben sizden ceza sayısı ve kesilen paranın miktarını sormuyorum ki..
İçişleri Bakanlığı açıkladı. Bu ülkede 7 senede 99 milyon trafik cezası kesilmiş. Bu Türkiye'de her dakika ortalama 27 ceza kesildiğini gösterir. Kesiliyor da ne oluyor peki?.
Mesele rakam açıklamak değil!. Mesele, sorunu çözmek.
Salı günü gene gittim Fulya'ya.. Eski tas eski hamam!. Gene "Yasak" levhalarının altında sıra sıra park etmiş servisler..
Akşam Ankara'dan Emniyet Genel Müdürlüğü Trafik Daire Başkanı (Yanlışlıkla terfi ettirmiş, Trafikten Sorumlu Emniyet Genel Müdür yardımcısı) yazmışım. Özürler) Mehmet Yavuz aradı.
"Sabah 81 ilden, bine yakın Fahri Trafik Müfettişi'ni topladı Sayın Bakan Soylu" dedi. Çok yararlı bir toplantı olmuş.
O toplantı dolayısıyla yazımı ancak akşam görebilmiş, Yavuz Başkanım..
"Ben bu işin peşine bizzat düşecek ve yazınızdaki sorulara bizzat cevap vereceğim" dedi. "Yalnız, polislerin ikinci maaşlarını servisçilerden aldıkları iddiası biraz ağır kaçmış!." "Benim lafım değil bu" dedim "Servislerin hem de polisin de önünde nasıl pervasız suç işlediklerini her gün, her saat gören İstanbul halkı buna inanıyor. Eskiler ne demişler Sayın Başkanım.. "Şuyuu, vukuundan beterdir.." Yani şayi olması, gerçek olmasından daha kötüdür..
Polisin gözü önünde işlenen her ama her suça müdahale etmesi sağlanmazsa, bu söylenti bitmez, Sayın Bakanım, Valim, Trafik Müdürüm ve polis kardeşlerim!.
Ve de yasakların bu kadar pervasız, inatla, ısrarla çiğnenmesine engel olunmazsa..
***
Vertigo!.
Başlıktaki laf, aslında uluslararası bir tıp terimi.. Harika bir filmin de adıydı.. Anlamı "Yükseklik Korkusu"dur.
Sabah ve Milliyet, Fener'in lig sonuncusu Kayserispor'a yenilmesini bu başlıkla vermişler..
Bu defa hoş.. Bu defa ayrılmışlar. Bu defa fark yaratmak istemişler ama bu defa da, kısmet.. İkisi de ayni farkı yaratmışlar, öbür gazeteler, Kayseri'nin golünü atan Umut Bulut'un adı ve soyadı üzerine klasik, artık klişe varyasyonlar yapar, yani kolaya kaçarken.
"Yükseklik Korkusu"nu bulan arkadaşları kutlarım. Ama ikisinde de bir eksik var..
Tıpkı Fener gibi, Malatyaspor da, kazansaydı lider olacaktı. O da klasik son dakika golü (90+3) golü ile Kasımpaşa önünde 2 puan kaybedince, aşağıda kaldı.
Yani geçen pazar Vertigo'ya uğrayan bir değil, iki takım vardı!.
Bu hafta lider Alanya, Trabzon deplasmanına gidiyor.
Yani Vertigo tehlikesinde 3 takım var!.
Sivas, Malatya ve Fener!.
***
Fizy'nin Yıldızı Yeni Türkü!.
Köşemizin pop müzik yazarı Can Sayın, Digital Müzik Platformu Fizy'nin Ödül Gecesini izledi ve sizler için yazdı..
*
"2. Fizy Müzik Ödülleri" gecesine damgayı 40'ıncı sanat yılını dolduran Yeni Türkü vurdu.
Gecenin ödül alanları, En Çok Dinlenen Kadın Şarkıcı Sıla, Erkek Şarkıcı Ben Fero, Grup Pinhani, Şarkı ve Video Reynmen/ 'Derdim Olsun', En İyi Albüm Ebru Gündeş/ Aşık, En Çok Aranan Sanatçı Ahmet Kaya oldular.
En Çok Paylaşılan Şarkı ödülü ise çok genç yaşta kaybettiğimiz Onur Can Özcan'ın 'Yaramızda Kalsın'ıyla Merve Özbey'e gitti.
Gecenin sonunda da Yeni Türkü'ye Onur Ödülü verildi.
Yeni Türkü de harika bir konser verdi.
Telli Telli, Maskeli Balo, Aşk Yeniden, Fırtına, Olmasa Mektubun'a salonu dolduran herkes ayakta ve coşkuyla eşlik etti.
Bu arada..
Fizy İstanbul Müzik Haftası 7-9 kasım günlerinde Volkswagen Arena'da yapılacak. 7 kasımda Rap ve Hip hop, 8 kasımda Pop, 9 kasımda Rock sanatçıları sahnede olacak. Meraklıları kaçırmasın sakın..
Rapta Gazapizm, Ceza, Popta Sena Sener, Manga, Kenan Doğulu, Rock gecesinde ise Moğollar, Pentagram, Teoman, Haluk Levent sahnede olacakların sadece bazıları..
Ayrıntılı bilgi için: http://www.vwarena.com/tr Girin ve "Program"ı tıklayın.
Müziği destekledikleri ve müzikseverlere değer verdikleri için Turkcell ve Fizy'ye de teşekkürler.
***
Sevdiğim Laflar
Biri sizi üzüyorsa, Mutlaka mutlu ettiği Başkaları vardır. Charles Bukowski
Tebessüm
Eşim fena halde kumar bağımlısı olduğum için beni terk etti. Onu nasıl geri kazanabilirim, acaba?.